Don't Fear The Reaper - Ölüm Korkusu
Ölüm, bir gün hepimizin kapısını çalacak.
İnsanlar yıllardır ölüm konsepti üzerine sayısız şiirler, şarkılar ve oyunlar yazdı, fakat 1976'da bir grup, bu konuya farklı bir açıdan yaklaştı. Kaçmak yerine ölümü kucaklamayı seçersek ne olurdu? ortaya çıkan sonuç unutulmaz bir şarkıydı.
Bu şarkı yüzlerce korku filminde kullanıldı ve sözleri, korku türünün efsanesi Stephen King'e ilham verdi. Çıkışından 44 yıl sonra hala korku türünün en tanınmış eserlerinden biridir.
Karanlık atmosferine rağmen, "Don't Fear The Reaper" aslında aşk için yazılmış bir şarkıdır. Şarkının söz yazarı Buck Dharma, şarkıyı şu şekilde açıklamıştır:
"Şarkının fikri: Eğer başka bir varoluş boyutu varsa, belki de aşıklar iki boyut arasındaki boşluktan atlayabilirler, eğer aşkları yeterince güçlüyse."
Şarkının nakaratı, aşkın getireceği özgürlükten bahseder ve Dharma, bu sözlerle sevgilisini cesaretlendirir:
"Come on, baby (don't fear the reaper)
Baby, take my hand (don't fear the reaper)
We'll be able to fly (don't fear the reaper)"
Nakaratın ikinci kısmında bu düşünceye devam edilir ve Aziz Valentin'in adı geçer, Romeo & Juliet'den örnek verilir.
"Valentine is done
Here but now they're gone
Romeo and Juliet
Are together in eternity
(Romeo and Juliet)"
Bu sözlere ve düşünceye bakarsak, "Don't Fear The Reaper" korkunç bir şarkı olmamalıdır. Ancak hemen popülerlik kazanarak korku filmlerinde yer edinmeye başlamıştır.
Şarkı çıktıktan sadece 2 yıl sonra yönetmen John Carpenter, şarkıyı sonradan kült olacak korku filmi Halloween'de kullanmıştır. Filmde şarkı, iki genç arabada sigara içerken kısık çalan bir radyoda duyulur. Ancak gençler, arkalarındaki arabanın kendilerini takip eden katil Michael Myers tarafından kullanıldığının farkında değillerdir. Bu durum, dramatik bir ironi yaratır; ölümden kaçmayı anlatan bir şarkıyı dinleyen iki karakter, ölümün kendisi tarafından takip edilirken.
Rob Zombie, 2002 yapımı Halloween'in yeniden çevriminde de aynı şarkıyı kullanmıştır.
Korku yazarı Stephen King, şarkıdan ilham alarak The Stand adlı romanını yazmıştır. Kitap, 1994 yılında mini dizi serisine uyarlandığında şarkı açılış jeneriğinde kullanılmıştır.
Supernatural dizisinde ise Reaper karakterinin sahnelerinde şarkı kullanılmıştır.
Peki, aşkın gücünü anlatan bir şarkı neden sürekli olarak karanlık konseptlerde kullanılmıştır? Çünkü insanlar anlatılanı tam olarak anlamada başarılı değildirler.
Buck Dharma, şarkıyı yazarken bile korku türünde değerlendirileceğini biliyordu. Bu yüzden şarkıya bu korkunç sözlerle başladı:
"All our times have come" (Vademiz doldu)
Ve daha sonra ölümün doğal ve değişmez bir gerçek olduğundan bahsetti:
"Seasons don't fear the reaper." (Mevsimler Azrail'den korkmaz)
"Nor do the wind, the sun or the rain." (Ne rüzgar, ne güneş, ne de yağmur)
"We can be like they are" (Biz de onlar gibi olabiliriz)
Buradaki olumlu mesaj, bizim de rüzgar, güneş ve yağmur gibi doğal varlıklar olduğumuz ve bizim de korkmamamız gerektiğiydi.
İnsanlar, Dharma'nın "Her gün kırkbin daha ölüyor, biz de onlar gibi olabiliriz" sözlerini intihara teşvik edici buldular, ancak bu sadece şarkıya uyması için yazılmış bir sayıydı. Gerçekte her gün ölen insan sayısı 150.000.
Dharma'ya göre aşk, fiziksel varoluştan ve boyuttan bağımsızdır ve ölümden daha güçlü bir gerçektir.
Şarkıda Reaper'ın nefesini ensede hissettiğimiz kısım ise 2 dakikalık solo kısmıdır. Bu kısım, şarkıda ölümü temsil eder ve Cult, bu korkuyu hissetmemizi ister.
Şarkıyı buraya taşıyan gitar kesilir ve bizi karanlık, korkutucu bir atmosfere bırakır. Bu sessizlik, tüyler ürpertici bir solo ile bozulur. Ağlayan gitar tonu ve sert davullar, korkunun bizi gerçekten yakaladığı, ölümün gölgesini hissettiğimiz anı yaratır.
Şarkının son nakaratında Dharma'nın hayali gerçek olur.
"Come on, baby" (Ve o hiçbir korku hissetmedi)
"And she ran to him" (Ve sonra uçmaya başladılar)
"They looked backward and said goodbye" (Geriye dönüp hoşça kal dediler)
"She had taken his hand" (O da elini tutmuştu)
"Come on, baby" (Don't fear the reaper) (Gel, bebeğim, korkma ölümden)
Gerçek aşkla ölümü yenecekler ve el ele tutuşup uçmaya başlayacaklardır. Arkalarına dönüp son bir kez bu dünyaya veda edecekler ve sonsuzluğu keşfedeceklerdir.
Ölüm ve sonsuzluğu birbirine karıştıran bizler için "Don't Fear The Reaper", kavramsal bir çatışmadır. Dharma, bu şarkıda sevgi ve ölümden bahseder, bizi mezarlıkta dolaştırır ve bir gün öleceğimizi hatırlatır.
Ve gerçekten de Blue Öyster Cult, ölümden kaçmayı başarmıştır. Bizim onlara olan aşkımız yaşadığı sürece.
@refikexists
Comentarios