İngiliz Tarih Yazımının Heavy Metal Yüzü: Iron Maiden
- Yağmur Barçın Firik
- 22 Eki 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 Eki 2024
Bir derste hocamın: “Iron Maiden bu konuyla ilgili bir şarkı yazdı, adını biliyor musunuz?” sorusuna cevap veremediğim için hem kendime hem de metalin babalarına özür mahiyetinde bir yazı yazmaya karar verdim.

Tarih, mit ve metal müzik dendiğinde akla gelen ilk isimler genellikle Sabaton ya da pagan temalarına meraklıysanız Powerwolf olur ama metalin babalarından biri olan Iron Maiden, pek fazla dile getirilmez. Bunun sebebi belki de sadece tarih bazlı şarkılar yapan bir grup olmamalarıdır.

Saygı gösterilen bir babadan ziyade, gerçek bir BABA olan bu grup, 1975 yılında Londra'da Steve Harris tarafından kuruldu. Iron Maiden, 1980'lerde New Wave of British Heavy Metal (NWOBHM) akımının öncüsü olarak sahneye çıktı ve toplamda 38 albümüyle metal müzik tarihinin en etkili gruplarından biri haline geldi. Şarkılarında tarihsel olayları, mitleri ve toplumsal değişimleri anlatan Iron Maiden; müziği sadece bir eğlence aracı olarak görmek yerine tarihsel bir anlatı aracı olarak da kullanmayı denedi ve başardı bile denilebilir. Ben belki de bu başarıyı geç görmek durumunda kaldım. Iron Maiden’ı bu İngiliz tarih yazımcılığının karanlık ve isyankâr bir yüzü olarak değerlendirebilir. (Belki biraz da yanlı.)

The Trooper: Kendi kişisel utanç vesikam olan bu şarkı, girişte bahsettiğim olayın öznesi. Kırım Savaşı’ndaki “Light Brigade” saldırısını konu alan şarkının başındaki: "You'll take my life, but I'll take yours too…" sözleri, savaşın ölümcül doğasını çarpıcı bir şekilde anlatıyor. "The charge of the Light Brigade in the valley of death…" dizeleri ise Tennyson'un ünlü şiirine gönderme yaparak Osmanlı ve Rus kuvvetlerinin karşı karşıya geldiği bu tarihi savaşı betimliyor. Şarkının gitar soloları ve hızlı temposu, savaşın kaotik ve ölümcül atmosferini mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Yine de çoğu insanın aklına gelen ilk Iron Maiden şarkısının insanlara Kırım Savaşını anımsattığını düşünmüyorum.
Aces High: İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin (RAF) pilotlarını ve II. Dünya Savaşı'nda verdikleri mücadeleyi anlatan bu şarkı, Winston Churchill’in ünlü konuşmasıyla başlar. "Flying through the danger zone, gonna fly on…" sözleriyle pilotların ölüm tehlikesine rağmen gökyüzünde süzülüp savaşmaya devam etmeleri anlatılır. Şarkı, özellikle Battle of Britain (Britanya Muharebesi) sırasında RAF pilotlarının gösterdiği cesarete ve azme bir övgüdür.
The Longest Day: Normandiya Çıkarması’nı anlatan bu şarkı, D-Day’deki askerlerin yaşadığı korku ve cesareti müzikal bir destana dönüştürür. "In the light of the dawn, with their lives before them, they cannot know what awaits." sözleriyle, askerlerin karaya çıkış anındaki belirsizlikleri ve korkuları somut bir şekilde dinleyiciye aktarılır. Şarkı, savaşın hem trajik hem de kahramanca yönlerini etkileyici bir dille ortaya koyar.
Mother Russia: Sovyetler Birliği’nin son dönemine ve Rusya’nın tarihsel değişimine odaklanan bu şarkı, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği'nin çöküşünü anlatır. "Mother Russia, dance of the tsars / Hold up your heads, be proud of what you are…" sözleriyle Rus halkının kendi tarihine sahip çıkma çabasını yüceltir ancak Iron Maiden bu şarkıda Sovyet rejimini doğrudan eleştirmek yerine, Rusya'nın tarihsel sürecine bir saygı duruşunda bulunur.
Iron Maiden’ın tarih yazımcılığı yaptığı şarkılar bunlarla sınırlı değildir tabii ki de. Sadece dünya savaşlarını değil aynı zamanda yerli halkların çektiği acıları hatta daha da geriye gidecek olursak Roma İmparatorluğu’nu da ele alan şarkıları da bulunmakta.
Iron Maiden'ın tarihsel olayları müziğine taşıma becerisi, onları sadece bir heavy metal grubu olmaktan çıkararak adeta modern tarih anlatıcıları haline getirdi denilebilir. Tarihsel olayları epik bir müzikle birleştirerek dinleyicilerine hem duygusal hem de entelektüel bir deneyim sunduklarını ifade etmek yanlış olmaz ancak yine de tarihi İngiliz'den öğrenmemek en iyisi!
Comments