“Çıkarıp küçük kalbini yerine koydu, Beni benden çok sevdi.”
Bazı şarkılar olur ya, üzüldüğümüz an dinleyesimiz gelir. Üzgün küçük bir çocuk gibi hissettiğimizde bizi sarıp sarmalayan şarkılardır bunlar ama bazı şarkılar da çalmaya başlayınca ruhumuzun, vicdanımızın en hassas noktası yumruklanmaya başlar. Nefesimiz kesilene kadar ağlamamız o yüzdendir, vicdanımızın en hassas noktası kanadığından: “Beni sevdi benden çok.” da böyle bir şarkı.
Hani günün birinde biri çıkagelir, seni senden çok sevmek ister, tüm yaralarınla sevmek ister. Sen farkında olmadan ona değil sana duyduğu aşka aşık olursun. Oysa aşk iki kişilik bir dans değilse, biri her zaman önde, diğeri geride kalır. Ellerini nereye koyacağını bile bilemezsin ki işin garibi takılıp yere düşene kadar sırf danstan aldığın haz için devam edersin dansa, hatta bazen düşsen de kalkarak devam edersin, tüm vücudun yara bere içinde kalana dek. Biri seninle dans etmek istediği için kendini kalmaya zorladığın bu pistte vücudunu, ruhunu harap edersin. Üstelik onun da… Sonunda iki taraf da dans pistinden düşer. Hayat karşılıksız aşıkların ayağını kaydırmayı çok iyi bilir.
Şöyle biter, böyle biter ama mutlaka biter, geriye her aşkın o zihinde mıhlanan ayrılık anı kalır:
“İstiklalde yanyana yürüyoruz. Ellerimiz birbirine değiyor ama asla el ele tutuşacak kadar kararlı değil. Karşılıklı oturuyoruz sonra, her zaman gittiğimiz barda, her zamanki masaya. Anlatmaya başlıyor, her zamanki gibi heyecanla anlatıyor. Bazı anlarda tüm ışığıyla gülümseyince, içimde bir şeyleri parlatıyor. Ne hoş, ne aşk dolu. Sonra bir an durgunlaşıyor, susuyor. Bakışlarımı izlemeye daldığım sitcomdan yüzüne kaydırıyorum. Gözlerimin en iç noktasına bakıp konuşmasına devam ediyor”
‘Ama bazen anlıyorum ki ben varım ama yok gibiyim. Senin gözlerinde kaybolmuşken, orada kendi yansımamı görememek ne acı. Biliyor musun, artık bana aşkla bakmanı beklemek için çok yorgunum.’
kapanış.”
Comments