Pearl Jam- Sad: Derin Bir Üzüntü
- Ali Alptekin Bal
- 7 Nis
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 Nis
Bazı şarkılar vardır; bir albüme giremez, bir listeye dahil edilmez hatta sahnede bile nadiren çalınır. Yine de dinleyenin kalbinde başka hiçbir parçanın dokunamadığı bir yere ulaşır. Pearl Jam’in “Sad” adlı parçası işte böyle bir şarkı. Sessizce kenarda durmuş ama aynı o sessizliğinde büyük bir dışa vuruşu saklamış gibi.

Şarkının Çıkışı:
“Sad”, 2000 yılında Pearl Jam’in Binaural albümü için kaydedilmiş bir şarkıydı lakin albümün son hâline dahil edilmedi. Grubun prodüksiyon süreci boyunca çok sayıda şarkı kaydedip yalnızca bir kısmını yayımlama geleneği, “Sad”in de bir süre gölgede kalmasına neden oldu. Uzun süre sadece sıkı hayranların bildiği bir parça olarak yaşayan şarkı, sonunda 2003 yılında yayımlanan çift diskli Lost Dogs derlemesinde yer aldı.
İlginç olan şu: Sad albümden çıkarılırken onun yerine “Breakerfall” gibi daha sert ve canlı parçalar tercih edilmişti ama duygusal yoğunluk açısından bakıldığında “Sad”, Binaural döneminin en içe dokunan işlerinden biri olmaya devam etti. Hatta kimilerine göre, albümde yer almamasına rağmen albümün en iyi şarkısıydı.
Şarkının Hissettirdikleri:
Pearl Jam’in Sad şarkısında anlatılan hikâye, ilk bakışta bir aşkın bitişi gibi görünebilir ama şarkının içine biraz daha dikkatli kulak verdiğimizde, çok daha karmaşık ve katmanlı bir boşlukla karşılaşıyoruz. Buradaki “üzüntü”, sadece bir insanın başka birini kaybetmesiyle ilgili değil; daha çok bir şeylere inanmayı, bir düzenin parçası olmayı bırakmanın, içsel bir sistemin çöküşünü anlatmayı hedefliyor.
Sözlerinde geçen: “All the things he took for granted are gone.” (Değerini bilmeden sahip olduğu her şey artık yok.) ve “It’s sad.” (Bu üzücü) gibi ifadeler, bir pişmanlık duygusunun açıkça aynası oluyor. Ana karakter, sevdiği kişinin değerini kaybettikten sonra anlıyor ama artık çok geç. Yani, bu şarkı bir anlamda geç kalmış farkındalıkların ağırlığını taşıyor.
Şarkıdaki anlatıcı, artık hiçbir şeye tutunamıyor gibi. Belki eskiden sevdiği, güvendiği, bağ kurduğu şeyler vardı ama şimdi hepsi yerle bir olmuş. Ne tanrıya, ne zamana, ne de sevgiye dair bir inanç kalmış gibi. Şarkının en çarpıcı satırı da belki bu yüzden bu kadar etkili:
“There’s no God with a plan… It’s sad.” (Planı olan bir Tanrı yok… Bu üzücü.)
Bu cümle, ne dini bir eleştiri, ne de felsefi bir tartışma. Bu, sadece içten gelen, sessiz ama güçlü bir teslimiyet gibi. Artık hiçbir şeye anlam atfedemeyen birinin ağzından çıkmış, tükenmiş bir cümle. Her şeyin rastgele olduğu, başıboş bir evrende tek başına kalmış bir ruhun haykırmadan fısıldadığı bir hayal kırıklığı.
Belki de Sad, kaybın ta kendisini değil, kaybettikten sonra bile kaybolamamanın, hâlâ o eksikliğin içinde nefes alıp vermeye çalışmanın şarkısı. Zaman geçmiş olabilir ama hisler geçmiş değil. Hatta daha da keskinleşmiş. Bu yüzden şarkı zamanla değil, zamanın donduğu bir hâl ile ilgileniyor. Ne ileri ne geri; hep aynı yerde, hep aynı boşlukta kalmış bir bilinç hâli anlatılıyor.
Burada bir çöküş varsa eğer, bu dışarıdan görülen dramatik bir çöküş değil. Daha çok içe doğru göçen bir ruhun, sessiz ve görünmez ama son derece gerçek bir kırılma anı bu. Ve belki de en çok bu yüzden, Sad sadece bir aşk şarkısı değil aynı zamanda insan olmanın ne kadar kırılgan bir hâl olduğunu hatırlatan bir ağıt.
Şarkının Müzikal Yapısı:
Müzikal olarak bakıldığında “Sad”, Pearl Jam’in klasik “grunge” formülünden daha rafine bir noktada duruyor. Gitarlar sert değil ama keskin. Girişteki riff, şarkının duygusal tonunu hemen belli ediyor: basit, akılda kalıcı, melankolik. Gitarist Stone Gossard’ın yazdığı temel riff, aslında şarkının omurgası görevini görüyor. Sabit bir döngü gibi hissedilen bu yapı, anlatıcının da zaman içinde sıkışıp kalmış olma hissini müzikal olarak da yansıtıyor.
Jeff Ament’in basları oldukça minimal ama sanki kalbin atışları gibi şarkının altını dolduruyor. Matt Cameron’un davulları ise geri planda, agresif olmaktan çok atmosfer yaratmaya yönelik. Ritimdeki tekdüzelik, sözlerdeki boşluk duygusunu destekliyor.
Eddie Vedder’ın vokali ise belki de şarkının en güçlü silahı. Burada Vedder, sesini bir enstrüman gibi kullanıyor. Ne çığlık atıyor ne de dramatik oluyor. Sadece içini döküyor. Özellikle nakaratta sesi hafifçe yükselirken yaşanan duygu geçişi, şarkının en gerçek anlarından biri.
Yapısal olarak şarkı A-B-A-B köprüsüyle klasik bir formu takip etse de şarkının duygusal ilerleyişi onu sıradanlıktan uzaklaştırıyor. Hiçbir enstrüman birbirine üstünlük kurmaya çalışmıyor. Her şey, sözlerin etrafında sessizce dönüyor.
Son Söz:
“Sad”, Pearl Jam’in en bilinen şarkılarından biri değil belki ama onun taşıdığı duygusal dürüstlük, birçok büyük şarkıyı geride bırakıyor. Albümde yer almamış olması onu eksik değil, daha özgür kılıyor belki de.
Bu şarkı, kaybı anlatıyor ama bunu klişelerle değil, sükûnetle yapıyor Tıpkı bir cenazede ağlamadan ağlayan bir insan gibi. Ve belki de en çok bu yüzden, onu bir kere duyan kolay kolay unutamıyor.
Comments