Septicflesh ve Kara Sanatın Yaylı Orkestrası
- Cem Özkılıç
- 7 Eki
- 5 dakikada okunur

Geçtiğimiz Cumartesi günü (3 Ekim), İstanbul Zincirlikuyu'da Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde, benzerine az rastlanır türden bir konsere şahit olduk. Metal müzikte kendine has yorumu ile dünya çapında birçok insana ilham kaynağı olmuş, şevkle yeni ufuklar açan, senfonik death metalin nevi şahsına münhasır anıtsal devi Septicflesh; politik göndermelerle dolu mitolojik kara sanatının senfonisini somutlaştırarak olanca dizgin tanımazlığı ile kusursuz bir şekilde seyircisine sahneledi.
Yunan metal müzik titanları Septicflesh, memleketi olan komşumuz Yunanistan'da kapalı gişe konserler yapmasının yanı sıra, Ege Denizi'nin bu yakasında da oldukça sevilen bir grup, ülkemizde defalarca konser verdiler ve hepsinde de sadık bir seyirci kitlesine sahiplerdi. Yakın tarihte 16 Şubat 2024 IF Beşiktaş konserini yine aynı organizatörler (Vera Müzik ve Black Label Events) organize etmişti ve o konserde On Thorns I Lay ile birlikte ülkemizde kapalı gişe sahne almışlardı, ben o gün balkondan izlemiştim. O konserden sonra bu gruptan öylesine etkilendim ki, 2024 Spotify istatistiklerimde grubun dinlenmesi yaklaşık 9000 dakika ile ilk sırada çıkmıştı... 3 Ekim 2025 İstanbul konserleri, kapalı gişe olmadı fakat salon epey doluydu ve konser başlamadan yarım saat önce merch standı tükenmeye yakındı. Tezgahta satılan her şey konser sonunda ise çoktan tükenmişti. Ve salonda geçen senekiler dahil, bu seneden olmayan birçok farklı Septicflesh tshirt'ü tasarımı gördüm, farklı yaşlardan insanlarda.

Bu konser hem Septicflesh hem de ülkemiz için neden özeldi? Detaylıca bakalım:
Septicflesh, Türkiye'de ilk kez bir orkestra ile canlı performans sergilemiş oldu.
Daha önce yalnızca Meksika ve Yunanistan'da canlı orkestrayla birlikte çaldılar. Septicflesh tarihinde Türkiye 3. örnek olmuş oldu bir senfonik konser olarak. Canlı orkestra konserleri genel anlamda da çok nadir.
Türkiye, Septicflesh için kendi deneyiminde bir yeniliğe ev sahipliği yaptı. 25 parça yaylılardan oluşan orkestra ile ilk kez Türkiye'de çaldılar. Daha önce orkestra ile çaldıkları ülkelerde orkestralar daha büyüktü ve canlı koro desteği vardı. Türkiye'de, gelecekte başka ülkelerde yapabilecekleri daha "mobil" olarak nitelendirilebilir olan orkestral gösteriler için başarılı bir örnek yaşandı. Septicflesh hayranları için önemli gelişmedir.
Konsere birkaç gün kala, organizatörler tarafından yapılan son duyurularda önemle vurgulandığı üzere, yaylı orkestra, Septicflesh'in parçalarını özel bir şekilde yorumladı. Yaylı çalgıları öyle bir çaldılar ki, mitolojik geçmişten, karanlık alemlerden gelen o koronun yakarış ve ağıtları da salonda adeta bizimleydi. Nefes kesiciydi. Ek olarak, kimi şarkılara üflemeli çalgı duduk ile Vahan Galdstyan da sahneye güç kattı.
Orkestra şefi Eren Başbuğ'un rolü de oldukça önemliydi. Memleketimizin gururu, daha öncesinde Dream Theater gibi metal müzikte bir mihenk taşıyla beraber işler yapmış, çocuk yaşta bile almış olduğu ödüllerle tanınan dahi kişilik, yeteneğini Septicflesh tutkusu ile birleştirdi ve unutulmaz bir gece yaşanmasına büyük katkılarda bulundu. Eren Başbuğ'u bu gece için en uygun isim yapan sadece başarılı kariyeri değil; birbirine uzak gibi görünen bu iki müzik arasında başarılı köprüler kuran gruplardan biri olan Septicflesh ile kesişen motivasyonlara sahip olmasıydı, bunu konser öncesi röportajlarda öğrenmiştik.
Canlı bir senfonik şov ile, insanların duyguları salonda tavan yaptı. Oturma düzenli bir konser olmasına rağmen insanlar oturdukları yerde kafa sallıyor, kimi zaman tezahüratta bulunuyorlardı.
İlk şarkılarda, arkasına yaslanarak sinema izleme edasıyla grubu seyretmeye niyetli görünen kimi seyirciye Septicflesh, kendi sanatı söz konusu olduğunda bunun neden mümkün olamayacağını yer yer göstermiş oldu. Ben şahsen koltuğun ucunda oturarak izleyebildim, kendimi zor zapt ettim. Ancak, canlı bir orkestra ile yaratılan bir death metal senfonisi söz konusu olduğundan, insanlar sahnede her zaman göremeyecekleri bu özgün performansı kaçırmak istemediler diye düşünüyorum. Yer yer dalgalanarak yükselen coşku, kimi zaman yerini pürdikkat sahneye kilitlenişe bu sebeple bıraktı.
Septicflesh, külliyatından 15 adet eserini bu gecede kusursuz biçimde sergileyerek hafızamıza kazıdı. Bunların bazılarına giriş yapmadan önce, normalde albüm kayıtlarında bulunmayan ancak şova özel sergilenen kimi senfonik kesitlere de yer verildi.
Eren Başbuğ ve The String Orchestra of Dark Art Unleashed (Zincirlerini Kırmış Karanlık Sanatın Yaylı Orkestrası) bize bu kesitleri, insanın içindeki haz duygusunu elle tutulabilir bir somut nesne gerçekliğinde hissetmesine vesile olacak denli güçlü bir biçimde sergilerken; şarkılar arası geçişlerde Fany Melfi Antoniou güçlü sesiyle, antik çağlarda göklerdeki ilahlara yöneltilen keskin yakarışları sahnede hayata döndürdü.
Sözünü ettiğim 15 eser şunlardı, parantez içindeki kısımlar orkestral kesitlere ait:
The Vampire from Nazareth
Neuromancer
Pyramid God
Hierophant
Portrait of a Headless Man
Coming Storm (önünde Dog Inquisitors)
Virtues of the Beast
Enemy of Truth
A Desert Throne
Martyr (önünde Catacombs)
Communion
The Collector
Persepolis - Encore -
Anubis
Dark Art (önünde Right Side Castle)
Yakın tarihte Yunanistan'daki konserlerinde Prometheus isimli şaheserlerini de çalmışlardı ancak Türkiye'de bunu bu konserde canlı dinleyemedik. Mutlaka sözlerine bakmanızı ve dinlemenizi öneriyorum. Prometheus en güçlü şarkılarından biridir, canlı orkestrada çok özgün bir yorumları oluyor.

Septicflesh dinlerken, görüş alanınızdaki dağları yerinden oynatabilecek, denizleri köpürtebilecek bir kudrete sahip olan doğaüstü bir varlıkmışsınız gibi hissediyorsunuz. Bunu, ürettikleri metal müziğin müessir tabiatına ve bu metal müziği alıp, folklorik & klasik çalgılarla yaratılan ezgilerle beraber dengeli bir biçimde potada eritip, usta bir heykeltıraşın kabiliyetiyle eserler şekillendirebilmelerine dayandırabiliriz. Bu grup, senfonik death metal türünün yaratıcısı değil ancak standartlarını yükselten, önünü açan kıymetli bir konumda bulunuyor. Burada Septicflesh'in tüm üyelerinin rolü var ve hepsi olağanüstü katkı sağlıyor. Ve sanatlarını amiyane tabirle "daha çok satsın" kaygısıyla değil, üretme arzuları ile şekillendiriyorlar. Tarihlerini 2'ye bölmek mümkün, 2007 öncesi ve sonrası olarak, müzikleri de buna göre şekilleniyor. Bana göre 2007 sonrası daha güçlü ve "olgunlaşmış" bir kıvama sahip. Haddinden fazla hayranlık beslediğimi düşünen varsa, 2008, 2011, 2014, 2017 ve 2022 albümlerini sırayla dinlemesini öneriyorum.
Senfonik death metal gibi niş bir türü sahneye bu denli güçlü aktarabilen ve her albümünde ileri taşımayı sürdürebilen Septicflesh, konumunu sağlamlaştıran kudretini aynı zamanda felsefi derinlik taşıyan şarkı sözlerinden de alıyor.

Şarkılarının sözlerine baktığınızda, antik çağlarda yaşamış insanların hayata dair arayışlarını, düşünsel yolculuklarından doğan yoğun duygularını müzik yoluyla hissedeceksiniz ve benzer sancıları modern insanın bakış açısıyla deneyimleyebildiğimizi daha iyi görebileceksiniz. A Dreadful Muse, Portrait of a Headless Man, Dogma, Prometheus ve dahası. En sevilen şarkıları Anubis bile bir sorgulama, kurtuluş arzusu üzerine inşa edilmiş. Septicflesh sadece sanatsal anlamda çok başarılı olduğu için değil, insan duygularını iyi anlayabildiği için de oldukça özel bir grup.
Destansı klasik müzik derlemeleri ve mütehakkim ölüm metalinin, yetenekli onlarca müzisyenin icrası ve dengeli bir ses düzeni kanalı ile birbirine muntazam şekilde kavuştuğu bu geceyi canlı deneyimleyenler, yıllar boyu anlatacakları bir tecrübe edinmiş oldular. Bir daha orkestra ile ülkemize gelirler mi, Septicflesh burada kaç sene sonra tekrar konser verir, bunların cevabını geçen zaman ve yaşanan olaylar gösterecek sanırım. Bu özel konserin ve 2024'te kapalı gişe yapılan konserin, aynı organizatörler tarafından yapılması ise elbette tesadüf değil; bunun için bu konserde emeği geçen herkese çok teşekkür ederim, tüm Septicflesh hayranları adına.
Grubun bizi çok sevdiğini, enerjimize hayran kaldığını gördük, bunu birkaç kere dile getirdiler. Tekrar gelmek istedikleri de muhakkak. Ve yeni albümlerinin yakında olduğu müjdesini konserde aldık. Bunlar bizim için oldukça güzel gelişmeler.
Notlarımı aktarmayı bitirirken, konserden bir kaydı daha ilginize sunuyorum. Umalım ki bu harika deneyimi daha iyi koşullarda, yeni Septicflesh şarkıları ile birlikte hep birlikte tekrar yaşama fırsatımız olur. O zamana değin Infernus Sinfonica kayıtlarını ve kendimize ait İstanbul konseri kayıtlarımızı döndürüp durmaya devam! 🤘


Konsere gitmiş kadar olduk teşekkürler <3