top of page

Tarihin Tozlu Rafları : L.S.D Orkestrası

duruakt

Zamanın dışında, boşluğun içinde tanımlamasına en çok uyan gruplardan biridir fikrimce L.S.D Orkestrası.

60'ların sonunda, kesinlikle o dönem için fazlasıyla cesur olan isimleriyle birlikte saykodelik akımına atılmış fakat ne yazık ki çıkardıkları 2 şarkıdan sonra tarihin tozlu raflarına karışmış bir grup kendileri.


Birkaç sene önce kendilerini keşfettiğimden beri ''acaba devam etselerdi nasıl olurdu?'' şeklinde düşünüyorum.

O yüzden bu yazımda kendilerini ve müziklerini yakından tanıyarak biraz gün yüzüne çıkartmak istiyorum.


Grup üyelerine dair ulaşabildiğim tek kaynak Doğukan Vural'ın 2020 yılında yaptığı söyleşi oldu. Ardından grup üyeleri de sosyal medya mecralarından ellerini ayaklarını çekmişler. O yüzden kendisinin de onayıyla hem söyleşiden edindiğim bilgileri hem de kendi incelememi derleyerek bir yazı hazırladım.



L.S.D Orkestrası - L.S.D Orkestrası
L.S.D Orkestrası - L.S.D Orkestrası

Kendi isimleriyle yayımladıkları albümlerinde 2 şarkı bulunuyor. Bunlardan biri ''Dönmeyen Sevgili'' ve diğeri de Nesimi Çimen'e ait şiirden bestelenen ''Neye Geldim Dünyaya''.


Dönemlerini yansıtan vokaller ve buna uyum sağlayan gitarları ile kesinlikle dönemi için orijinal, başta daha evrensel adımlarla yola çıkılmış hissi veren, ancak sözleri gereği yerli kalmaya mahkum, rock n' roll esintilerini de harmanlamış iki şarkıdır bunlar.


Grubun kurulum ve şarkıların oluşum sürecine de gelirsek, bunları grup üyelerinin ağızından dinleyeceğiz.

Sol: Ali İhsan Kabaoğlu , Sağ: Bülent Hergül
Sol: Ali İhsan Kabaoğlu , Sağ: Bülent Hergül

Grubun kurucu üyelerinden Ali İhsan Kabaoğlu, İstanbul’un Eyüpsultan semtinde dünyaya gelmiştir. Sanat Okulu Elektrik bölümünden mezun olup üniversitede mimarlık tahsili yaptıktan sonra 1968-1969 yıllarında L.S.D Orkestrası’nı kurmuş. İlerleyen dönemlerde de hayatını sürekli olarak müzik ile geçirmiştir.


Grubun oluşumunu kendi ağızından şu şekilde anlatıyor:


''Erhan isimli bi’ arkadaşımız vardı. Baterist… Grubu kurmayı o planlamıştı. Aramızda tek uyuşturucu kullanan adamdı. Bu herif onu içmeden davulun başında bi’ işe yaramıyordu. Ancak onu içtikten sonra, hadi böyle bir grup kuralım dedi. Biz de tamam dedik. Arkadaşım vardı. Bülent Hergül.. O grubun bas gitaristi oldu. Ben ritim çalıyordum. Solo gitarda kim vardı inan hatırlamıyorum. Yani 3 gitar bir baterist olarak kurulduk. Kurulduktan sonra da o zamanın ünlü organizatörü Zeki Tükel; amatör orkestralar arası yarışma tertip ediyoruz dedi. Sonra biz o yarışmaya katıldık… Erhanların evinin bodrumunda yapıyorduk çalışmaları. Aklıma gelmişken söyleyeyim dedim.''


Katıldıkları yarışma ile edindikleri başarı beraberinde güçlü bağlantılar ve o dönem için can sıkıcı olsa da geriye dönüp bakıldığında yüzlerde acı tatlı bir tebessüm oluşturacak deneyimleri de getirmiş.


Ali İhsan Kabaoğlu bunları ''Yarışmaya 165 orkestra katıldı. Biz de onlardan bir tanesiydik. İlk elemede 100 orkestra elendi. 65 orkestranın içinde kaldık. Bu arada; tabii böyle 8-10 kişilik saksafonlu, kemanlı, trompetli orkestralar da vardı. Ama Biz Beatles gibi 3 gitar 1 davul…

-Fitaş Sineması’nda Beyoğlu’nda yapılıyordu yarışmalar- . Sonra bu 65 orkestra tekrar katıldık. 5 orkestraya düştü. Tabii biz yine o 5 orkestranın içindeydik. Çok sevinçliydik. Yani böyle bir ruhla katıldığımız bir yerde 5. bile olsak iyiydi bizim için. Bu 5 orkestralık son turda kendimiz bir beste yapalım, 2 beste ile katılalım dedik. Bi’ tanesi Aşık Nesimi Çimen’in sözleriydi… O, “Neye Geldim Dünyaya”… Diğeri de Bülent Hergül arkadaşımızın bestesiydi. Biraz şıkıdım bir şarkıydı (Dönmeyen Sevgili). Bunları okuduk. O yarışma sonucunda da 3. olduk. 3. olduktan sonra… Jüride çok sevdiğim, rahmetli dostum Cem Karaca vardı. Gittik yanına, ne oldu, ne kadar verdiniz bize dedik ? “Ya 100 puan verdim ama isminize bakmamıştım. Nerden buldunuz ulan LSD’yi, Ahmet falan koysaydınız ya, almayacağım puanımı geri 100 puan verdim ben size.” dedi. Daha oradan çıkmadan adamın biri geldi.

“Bi’ plak yapalım mı size?” dedi. Biz havalara uçtuk tabii.

Yapalım dedik. İşte bu Beyoğlu civarında bir yerde, Galatasaray da mı ne bir stüdyoya girdik. Şarkıları doldurduk, bu plaktan 3000 tane basıldı. Basıldıktan sonra.. Tabii ben sanat okulu öğrencisiydim. Bi’ gün polisler geldi, beni okuldan aldılar. Sirkeciye gittik, 4. Şubeye. En üst kata çıkardılar. Bir pikap var, bizim plağı koymuşlar. Başladı çalmaya neye geldim dünyaya diye. Her sözüme bir cop vurmaya başladı adam. Sen Komünizm propagandası mı yapıyorsun, bilmem ne mi.. Bir telefon hakkımız vardı. O zamanlar Hilton otelinde çalışıyorduk. Oranın yiyecek-içecek müdürü vardı. Edi diye bi abimiz… Allah rahmet eylesin o da ölmüştür. Yanılmıyorsam gelip, o zamana göre 15 bin lira civarında bi’ para yedirip bizi ordan kurtardı. Bizi kurtardı ama plakları kurtaramadı. Hepsini toplattılar. Bende bile yok. Yani şu an da bu plağın orjinalinden Bülent arkadaşımda var bir tane. Ben de ondan CD’ye çektirip koydum… Valla bugüne ulaşan grup var mıydı yok muydu hiçbir şey hatırlamıyorum. Yani o öyle heyecanlı bir dönemki kendinden başkasını hiç düşünemiyorsun. Sanki böyle Mavi Kelebekler’de mi vardı… Tam bilemiyorum yani.'' şeklinde anlattı.



Bahsi geçen plak.
Bahsi geçen plak.


L.S.D Orkestrası'nın Ali İhsan Kabaoğlu ve Bülent Hergül dışında kendilerine dair bilgi edinebildiğimiz üyeleri ne yazık ki yok. Kendileri de günümüze kadar arkadaşlıklarını ve iletişimlerini canlı tutabilen tek üyeler olmuşlar.


L.S.D Orkestrası ile devam etmese de, Ali İhsan Kabaoğlu müzikten bir an bile kopmamış.

Bir sürü önemli isimle aynı sahneyi paylaşmış, kendi bestelerini yapmış.


Bu süreçleri de ''Yaklaşık 20’ye yakın bestem var. Tabii bunlar içinde rock’a yakın olanlar da var. Ama genelde pop’a daha yakın. Hani ben balık burcuyum, aşk adamıyım, yani o türde şarkılar. Her aşık olduğum kadına bir tane beste yaptım.

Para kazanmak için başka müzikler yapmak zorundaydık. Mesela Sarıyer Ordu Evi’nde düğün orkestrası olarak, İstanbul Tenis Kulübü’nde yemek müziği orkestrası olarak çalıştık. Sonra Maçka Oteli’nde çalıştık. Maçka Oteli’nde çalıştığımız sırada Türkiye’nin çok tanınmış sanatçılarına eşlik ettik. İşte; Erol Evgin, Mehmet Taneri, Burhan Damcığlu, Tanju Okan… En son Özdemir Erdoğan kendi orkestrasıyla geldi. Biz çalmaya başladıktan sonra bizi dinledi. Biz bi’ 20 dakika falan kendi müziğimizi yapıyorduk. Sonra sahneden indik, o kendi orkestrasıyla çıkacak işte. Kim Vardı… Umut Tunç vardı bas gitarda Allah rahmet eylesin. Aladdin Dal diye çok eski ve muhteşem bir müzisyen vardı. Adamın çalamadığı enstürman yoktu. Özdemir abi kolumdan tuttu; “Benim orkestramda gitar çalar mısın?” dedi. Tabii çalarım dedim. Böylelikle o gruba geçtim, bizim çocukları satmış oldum. Onunla çalışmak çok heyecan vericiydi, inanılmaz bir adamdı. Yanılmıyorsam 2 sene kadar birlikte çalıştık sonra sene 1976 oldu evlendim. Profesyonel müziği bıraktım.'' şeklinde anlatıyor.



Tanju Okan Orkestrasında Ali İhsan Kabaoğlu
Tanju Okan Orkestrasında Ali İhsan Kabaoğlu

Ali İhsan Kabaoğlu güncel olarak Türk Sanat Müziği ile ilgilenmekte. ''Müziğe aşık olunca farketmiyo tabii sanat müziği, pop, rock klasik…'' şeklinde, çok da doğru bulduğum bir yorum yapmıştır kendisi.

Ali Kabaoğlu isimli Youtube kanalında seslendirdiği şarkılara ulaşabilirsiniz.


Müziğin birleştirici etkisi her dönem, kimi zaman üzerinden bir hayli süre geçmesine rağmen yeniden canlanıyor.

Dilerdim kendilerine dair olan arşivimiz ve bize bıraktıkları işler daha fazla olsaydı ancak yine de kendilerini bir nebze yakından tanıma ve eserlerini dinleyebilme fırsatı bulduğum için şanslı hissediyorum.


Sizlerin de mutlaka şans verip, göz atmanız gerektiğini düşündüğüm iki şarkıdır bunlar.


Sağlıcakla.



 
 

Comments


Rock ve Metal Haberleri İçin Abone Olun!

RÖPORTAJLAR

LİSTELER

YENİ ÇIKANLAR

  • White Facebook Icon
  • Instagram - Beyaz Çember

Kritikzine 2024 by Kritik Records © Tüm Hakları Saklıdır

ALBÜM KRİTİKLERİ

HAKKIMIZDA

Rock metal haberleri, röportajları, albüm incelemeleri içeren güncel müzik portalı

bottom of page