Hey! Bu yazıyı üstüne “Parental Advisory Explicit Content” etiketi varmışçasına okuyun. Çünkü, bir yolculuğa çıkıyoruz. Bir “Brown Acid” yolculuğuna. Hayır, ekrandan uzanıp size halisünojenler dağıtmaya başlamayacağım – ama isim doğru yerden geliyor. Meşhur 1969 Woodstock Festivali’nde (hayır, etrafın cehennem yerine döndüğü 99 Festivali değil, “Barış ve Müzik” sloganlı hippi festivalinden bahsediyoruz) kimine göre Wavy Gravy’nin, kime göre de Chip Monck’un yaptığı anonsta “Arkadaşlar, aranızda dolaşan kahverengi asit hakkında negatif halisünasyonlar yapıyor gibi kötü duyumlar aldık, yine de trip sizin tripiniz, hadi kalın sağlıcakla” demesinden sonra genel literatüre girmiş bir söz öbeği aslında “brown acid”. Brown acid, günümüz İngiliz jargonunda “güzel görünüp de kabusâne çıkan” işler ve insanlar için kullanılıyor. Tamam babalık, günlük LSD tarihi dozumuzu aldık diyorsanız eğer, kemerlerinizi biraz gevşetin, ve neden bir rock/metal fanzininde LSD tarihi anlattığımı öğrenin.
Söz konusu anons
69 Woodstock’tan çok etkilenmiş milyonlardan birisi olan, Permanent Records’un sahibi Lance Barresi, bir gün kafasına esince 60 ve 70lerin yerin 19 katman altında kalmış şarkılarını kazıp çıkarmaya karar veriyor. Yapacağı derleme albüme Brown Acid ismini de Woodstock ruhuna duyduğu hayranlığa ithafen veriyor. O dönemde garaj rock ve proto-punk projelerini toplayan bir sürü derleme albüm olmasına karşın, pre-stoner ve proto-metal parçalarını toplama uğraşını kimse vermemiş, ve bu zorlu görevi üstlenen Lance abimiz olmuş. Yer altı müziğini bir yetenek avcısı gözüyle taramış, ve kendisinden başka kimsenin tanımaya/tanıtmaya değer görmediği şarkılara bir şans vermeyi amaçlamış. Bu süreçte RidingEasy Records’tan Daniel Hall’u yanına alan Barresi’nin canı çıkmış zibilyon tane single’ı bulup bir araya getirene kadar.
Dönemin derleme albümlerinden "Nuggets - Original Artyfacts from the First Psychedelic Era"
“Peşine düşmeye değer bir kayıt bulduğum zaman, grup üyelerini bulup ikna etmek için inanılmaz zorlu bir sürece giriyorum. Daniel ile Brown Acid’e koyacağımız şarkıların lisanslanması, işin içinde olan herkesin yararına. Kaçakçılık yapmaktansa sanatçıların şarkıları için hak ettiklerini almasına uğraşıyoruz. Hele ki yarım asra yakın süredir piyasada yoklarken, Brown Acid ile şarkılarına ikinci bir şans vermiş oluyoruz.” diyor Barresi bir röportajda. Brown Acid bünyesine katmak istedikleri, ama bir türlü ulaşamadıkları onlarca grup olduğunu da ekliyor. Ne kadar asil bir uğraş, değil mi? İletişime geçmeye çalıştığı insanların birçoğunun artık müziğe tövbeli olan, belki de gençken benimsedikleri hayat görüşlerinden pişman olan yaşlılar olması da işin cabası. Müzisyenler yaşlandıkça çok değişiyor - Ozzy Baba hariç!
The First Trip
2015’te “The First Trip” ile başlayan Brown Acid diskografisi, 2022’nin “The Fifteenth Trip”iyle beraber 15 albüme ulaşmış durumda. “Heavy Rock from the Underground Comedown” etiketi taşıyan albümler, üzerlerinde yazan her şeyin hakkını veriyor: Bir blendera atılmış heavy psych, stoner, psychedelic blues-rock ve hard rock ögeleri, ne o zamanlar bilinen rock müziğe, ne de bildiğimiz heavy metale benziyor. Bu yüzden de “hard rock” ve “heavy metal”in bir füzyonu olan “heavy rock” ismini koymuş Barresi bu ses için, bence dahice bir fikir! 15 albümde toplam 152 şarkı bulunduğu için ne albümlere ne de şarkılara direkt olarak atıfta bulunacağım. İster herhangi bir “Trip”i albüm sırasına göre dinleyin, isterse bütün diskografiyi içeren bir playlisti(benimki gibi!) açıp kafanıza göre takılın. Yarısının yegâne dijital izini Brown Acid üzerinde bulabileceğiniz, onlarca yıldır tozlu raflarda bekleyen singlelar, yeniden gün yüzüne çıkıp tanınmak için sizin bir tıklamanıza muhtaç. Bu gruplar o kadar yer altındalar ki, Spotify’da sanatçı profiline tıkladığınızda ya sadece Brown Acid’deki singlelarını görüyorsunuz, ya da aynı isimdeki başka bir sanatçının adı altında listelendiklerini. “The First Trip”teki Deathhead’in sanatçısı hardcore punk grubu olan Punch değil mesela. Evet, başka algoritma tarafından başka sanatçılara asimile edilecek kadar yer altındalar.
(Şimdilik son yolculuk olan) The Fifteenth Trip
Yola 3 albümlük materyalle çıkan Brown Acid serisi, tanındıkça sanatçılara daha rahat ulaşıyor ve imkânsızlık ve şanssızlık arasına sıkışmış, unutulmuş sanatçıların çağlar ve alt türler arasına sıkışmış arasındaki şarkılarının tozunu alıyor, ve gülümseyen bir ifadeyle sizlerin kulağına sunuyor. Sizlere Woodstock ruhunu maddelerle değil, bu güzel müziklerle yaşamanızı tavsiye ediyor, kamu spotumla kendimi tehlike sahasından kurtarmış olmamın verdiği mutlulukla bu yazıyı noktalıyorum. Don’t do drugs, kids, ama bu tuhaf müzik bir istisna! Sağlıcakla kalın.
P.S: Eğer konu ilginizi çektiyse, Lance Barresi'nin uuupuzun ve çok tuhaf hikayelerle dolu bir röportajını şuradan okuyabilirsiniz: https://towerrecords.com/blogs/news/lance-barresi-tells-tales-from-the-trenches-running-brown-acid-permanent-records
コメント