top of page
  • Yazarın fotoğrafı Ayberk Kaan Güneş

Keşfekeş 2 - Melodeath

Güncelleme tarihi: 24 Oca

Selamlar! Ülkemize patır patır efsane gruplar gökten yağarken, insanın içine metalik yazılar yazma isteği doğuyor haliyle. En başta Dark Tranquility’nin şerefine (Ankara’ya kadar geliyorlar yahu!) Keşfekeş’in ikinci yazısını Melodic Death Metal (kelime israf kanunu uyarınca bundan sonra “Melodeath” olarak anılacaktır) üzerine yazmak istedim. Konsept geçenki Stoner keşfi gibi; herkesin bildiği, mihenk taşı grupları (bkz: Amon Amarth, Arch Enemy, Children of Bodom, Dark Tranquility, In Flames, Insomnium) ve Melodeath’e aşina olanların bileceği Be’lakor, Hypocrisy, Kalmah, Mors Principium Est, Scar Symmetry ve Soilwork gibi grupları yazının devamında görmeyeceksiniz, ama bu babaları dinlemeden de aşağıya inmenizi tavsiye etmem. Başlayalım o halde!



İlk sıraya Norther’ı koymak istedim - dinlediğim ilk metal gruplarından biri olur kendileri. Şarkılarında yer yer black metale çalan, hafiften düşük prodüksiyonlu screamleri, daha yumuşak ve clean pasajlarla dengeliyorlar genelde. Melodeath’te ani mod geçişlerini seviyor, ve klavye kullanımına müsamaha gösterebiliyorsanız bir dinleyin derim. Bir de Fince küfür duymak hoşunuza gidiyorsa.



Allegaeon aşırı bilinmedik bir grup değil, ama yine de kendilerini size bir de Melodeath lensinden göstermek istedim. Grup Tech-death ile Melodeath’in iki çocuklu, mutlu bir evliliği, bence piyasada bu iki türü daha iyi dengeleyip sunabilmiş bir grup yok. Melodeath dünya genelinde daha yumuşak bir stile evrilirken Allegaeon’un bu sert ve vurucu potansiyeli yaşatıyor olması da beni ayrıca sevindiriyor.

(ilk iki şarkıyı birbirinden ayırmak istemedim, özür dilerim :/ )



Kaunis Kuolematon sözleri Fince olsa da duyguları evrensel ifade edebilen bir grup. Birkaç başarılı grupta gördüğümüz (bkz: Draconian) Death-doom/Gothic/Melodeath üçlüsünü çok güzel bir harmanda birleştirip bize sunmuşlar. Albüm içerisinde bu karışımın oranı şarkıdan şarkıya değişse de dinleyiciye harmoni içinde bir deneyim yaşatıyor.



In Vain genre sınırlarını pek iplemeyen bir grup. Şarkılarının uzun olmasının bir sebebi de bu – klasik death metal tremoloları, modern metalsi clean kısımlar, melodik geçişler ve sololar, ne ararsanız var. Metalin hala keşfedilmeyi bekleyen, engin bir okyanus olduğunun umut verici kanıtlarından In Vain. Gözünüzü kapatıp kendinizi akışa bırakırsanız, müzik gerisini anlatacak.



In Mourning, klasik Melodeath ile az önce bahsi geçen In Vain’in (isim benzerliği yalnızca tesadüften ibaret olmayabilir) arasında bir geçiş grubu denebilir. Müziğin temelinde Melodeath var, ve bunun üzerine uyumlu olabilecek progresif elementler eklemişler – eski Opethsi riffler ve clean kısımlar(haşa, vokali Åkerfeldt ile kıyaslamıyorum). Çıkış albümünden bu kadar kaliteli sesler duyulması, diğer albümlere de bir şans tanınması gerektiğinin göstergesi.



Garden of Shadows’u bana değerli bir arkadaşım (okuyorsan el salla Burak) “Dying Fetus basçısı burada çalıyor” diye önermişti. Bu albümün ve grubun değeri, bana kalırsa, gerçekten çok eski bir Melodeath havası vermesi, ama bir yandan da At the Gates ve In Flames’e zerre benzememesi. Bu kadar az bilinmesine çok şaşırdığım, çok ihmal edilmiş bir grup, ve umarım bu yazı bu durumu biraz olsun değiştirebilir.



Deals Death, Melodeath’in kitap tanımına uyan, ama yine de ana akım gruplardan ses olarak sıyrılabilmiş bir grup. Bir şeye benzetmek gerekirse Children of Bodom’un eski Mors Principium Est tarafından ehlileştirilmiş ve Insomnium’dan bir iki riff araklamış hali diyebiliriz. Oldukça hızlı ve enerjik, ama CoB kadar kulağı yormuyor kanımca.



Ucundan dikkat dağınıklığı olan ve canı sürekli farklı şeyler dinlemek isteyen birisi olarak, bir albümü baştan sona dinlediğim pek sık olmuyor. Into Eternity, Buried in Oblivion albümüyle bana bu deneyimi yaşatabilen nadide gruplardan birisi. Melodeath’in melodilerini Heavy Metal’den aldığını biliyoruz, ama Into Eternity daha da ileriye gidip daimi power/neo-classical ataklarla kulakları on ikiden hedef alıyor. Zamanınız varsa(ki güzel bir albüm dinlemeye her zaman vakit vardır) albümü baştan sona dinleyin derim.



Dark the Suns, kalbimde özel bir yeri olan bir grup. Klavyeyi(artık klavye bile diyemeyeceğim, piyanoyu) müziğin bu kadar temelinde, bu kadar basit şekilde kullanıp yine de oldukça vurucu, hüzünlü şarkılar yapmayı başarıyorlar. Piyano birçok yerde tertemiz kadın vokaller eşliğinde ana riff çalıyor, ve bunu kulağı dinlendirerek yapıyor. Tüm bu gotik elementlere rağmen hala kapı gibi Melodeath bir parça var elimizde, ve kesinlikle dinlenmeye değer.



Dark Lunacy, senfonik elementler içeren bir başka Melodeath grubu. Ancak Melodeath’te sıklıkla gördüğümüz klavye yerine yaylıları kullanıyorlar(artık çello mudur viyolonsel mi, orasını bilemiyorum), ve yaylıların en az gitar kadar kulak tırmalayıcı ve sert riffler çaldığını duymak çok tatlı bir keşif hissiyatı. Sözlerde tarihi temaları da seviyorsanız, vakit kaybetmeden dinleyin derim.



Bu şarkılardan çok daha fazlası keşfedilmeyi bekliyor – alttaki çalma listesine tıklamanız yeterli olacaktır. Melodeath oldukça geniş, kapsayıcı ve yaratıcı bir okyanus, “Ama efendim, bu grup/şarkı yeterince Melodeath değil” demeyiniz, tür elitistliği, fetişistliği ve faşistliği yapmayınız dostlar. Önerileriniz ve eleştirilerinizi yazının altına iliştirmeyi ihmal etmeyin, ve metal ile kalın :) https://open.spotify.com/playlist/3wkhVNPpPrlBv0yqucwEGA?si=e5435545ac9b4af5


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page