Karanlığın İçinden Gelen Modern Bir Ağırlık: Ronnin, Metalin Yeni Rotası.
- ozdegokbayrak
- 30 Nis
- 9 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 30 Nis

2010’lu yılların başlarında İstanbul’da kurulan Ronnin, yıllar içinde melodik death metal, metalcore ve progresif metal çizgisinde üretimlerini geliştirerek, Türk metal sahnesinde kendine özgü bir yer edindi. Grubun kurucularından davulcu Erce Arslan ve gitarda Onur Narin’in öncülüğünde şekillenen ekip, vokalde Ayberk Zeray, gitarda Emir Saygan, bas gitarda ise Murat Dinç’ten oluşuyor.
İlk single’ları “Faces in the Dark” (2016) ve “The Blue Sky Has Collapsed” (2017) ile müzikal duruşlarını ortaya koyan grup, özellikle 2022’de yayımladıkları “A Hole in the Past” ile dikkatleri üzerine çekti. Aynı yıl çıkan “Repression” albümleri, hem prodüksiyon kalitesi hem de içeriğiyle dinleyiciden tam not aldı. Albümle birlikte gelen canlı performanslar, Ronnin’in Pentagram öncesi sahne aldığı Küçükçiftlik Park konseriyle taçlandı.
2025’te “Güneş Hükmü” ve “Kül” adlı Türkçe parçaları yayımlayan grup, müzikal kimliğine yerel dokunuşlar ekleyerek yeni bir evreye geçti. Ronnin artık yalnızca güçlü müzikal yapısıyla değil, Türkçe sözlü metal üretimiyle de dikkat çekiyor.
KritikZine olarak grubun vokalisti Ayberk Zeray ve gitaristi Onur Narin ile gerçekleştirdiğimiz bu röportajda; Ronnin’in yolculuğunu, kırılma noktalarını, sahne deneyimlerini ve gelecek planlarını tüm samimiyetiyle konuştuk.
🎤 Ronnin Röportajı –(KritikZine Özel)
Öncelikle KritikZine dergisi ile röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Ronnin’i biraz tanıyarak başlamak istiyorum. Grubun kuruluş hikayesi nedir? Ve bugünden geriye dönüp baktığınızda, grubun ilk dönemine dair sizi hâlâ etkileyen ya da değiştirmeyen şeyler neler?
Onur: 2010’lu yılların başında konserde, çok uzun süredir görüşmediğim bass gitarcı bir arkadaşımla karşılaştım Erdem ile. Onun ve bizim davulcu Erce’nin (Arslan) Taksim’de “Stüdyo Go” diye bir stüdyoları vardı. Beraber bir cover grubu kurmaya karar verdiklerini söylediler. Bana da çalmak ister misin bizimle diye sordular ben de “çalarım tabi neden olmasın” dedim ve biz birlikte müzik yapmaya başladık. Daha sonra bass’çımızın müzik ile yolları ayrıldı, müziği bırakmaya karar verdi ve gruptan ayrılınca bizim bir bass’çı arayışımız oldu. O dönemde benim bir arkadaşım vardı, kendisi şu an mevcut bass’çımız olan Murat (Dinç). Kendisine bizimle çalıp çalmak istemediğini sordum ve kabul etti. Aslında biraz eğlencesine başladık. Sonra Taksim’deki o stüdyo kapandı. Kapandı ama içerisinde bir sürü ekipman vardı. Dedi ki bizim Erce “Stüdyo kapandı ama Kadıköy taraflarında falan bir stüdyo açmaz mıyız?” Ben de olur dedim zaten müzik teknolojileri bölümü mezunuyum. Bu güzel bir fikir oldu, kendi işimizi yapacaktık ve böylece stüdyoyu Kadıköy’de açtık. Dedik ki o zaman kendimize yeni şarkılar yapalım, grup bu noktada şekillendi ve kuruldu. Önce başka bir vokalistimiz vardı o çok kısa süre bizimleydi daha sonra ayrıldı. O sıralar biz albüm yapım sürecine girdik ve bu süreçte şimdiki vokalimiz Ayberk (Zeray) ile tanıştık.
Ayberk: Zaten ben 2010’dan beri bu piyasadaydım ama asıl Caner Uslan ile yaptığımız Ütopya Project albümü etkisi ile bizimkiler beni duymuşlar ve Erce bana ulaşmıştı. Böyle bir işimiz var gelir misin demişti o sırada da İstanbul’da yaşıyordum ben. Dedim ki gelip bir konuşalım yüzyüze. Sonra bir baktım ki ben gruptayım.
Onur: Burada bir anekdot anlatmak isterim, Ayberk’in evi bizim stüdyonun alt sokağındaydı. Benim de evim onun bir alt sokağındaydı. Biz meğerse karşılaşmayı bekliyormuşuz yani.
İlk şarkınız “Faces in the Dark” 2016’da yayınlanıyor ve daha sonra “The Blue Sky Has Collapsed” gibi ilk single’larınız oldukça iyi tepkiler aldı. İlk çıkış parçanızın hikayesi nedir? Bir diğer sorum bu iki parçanın, sonraki üretimlerinize yön verdiğini söyleyebilir misiniz?
Onur: Son sorudan başlayayım evet tabi ki söyleyebiliriz. Genelde şarkıların taslak haline ve bestesine ilk ben başlıyorum. Ondan sonra grupla paylaşıyorum. Şu anda şarkıları yaparken özellikle Ayberk’le ikimiz üzerinde çalışıyoruz. Dedik ki tarz olarak ne yapalım. İlk olarak eğlencesine başladığımızda biraz daha melodik death – metalcore tarzındaydık. Bu nedenle şarkılarımızdaki müzik türü kendini o zamandan belli etmeye başlamıştı. Ben Nevermore çok severim. “Faces in the Dark’ı” bestelerken beni etkileyen iki tane şarkı var. Biri Nevermore’dan bir şarkıydı şu an adını anımsayamadım. Diğeri ise Gojira- Liquid Fire. Bunlar beni bu şarkının bestesinde çok motive etti. “Faces in the Dark’ın” girişindeki riff’lerini ben bu grupların şarkılarından esinlenerek yapmıştım. Bir tarz peşinde koşmadık açıkçası. Daha çok deneysel oldu. Sert olsun, akordumuz kalın olsun, modern metale de biraz göz kırpsın ama henüz o şekilde modern şeyler içerisinde değildik. Hem dinlediğimiz şeyler olarak hem de üretim olarak biraz denemekle başladık. Mesela “The Blue Sky Has Collapsed” o bakımdan bir tık daha metalcore daha modern metal gibi diyebiliriz iki şarkıyı kıyasladığımızda. Ama “Faces in the Dark” daha gaz bir şarkı olduğu için belki daha çok dinlendi diye düşünüyorum. Albüme bağlayacak olursak tabiki benzer etki devam etti ama albümde şöyle bir olay var, yanlış hatırlamıyorsam 2022’de çıktı. Ancak ilk single’ımız 2016’da çıktı. En son yaptığmız şarkılardan biri Insomnia. Albümdeki diğer şarkılarla kıyasladığımızda ise çok daha modern kalıyor çünkü daha yakın zamanda bestelenmiş bir şarkı. Diğer şarkılar ise daha amatör zamanlarda bestlendi. O nedenle albüme baktığınızda şarkılar heterojen bir karışım gösteriyor. Baktığınızda, Ayberk gruba girdiğinde biz Heretic God’ı, Soilwork’ün solistine söyletmiştik. Şarkıların yarısı zaten bitmişti. O zamanlar iki tane enstrümental şarkı yaptık zorunluluktan çünkü vokalimiz yoktu. Aslında Ayberk’in vokal performansı sonradan açıldı. O bakımdan biraz tür arayışı oldu.
Ayberk: Bayağı da progresiflik var aslında o şarkılarda.
Onur : Evet bayağı progresiflikler de var biz çok severiz Dream Theater.
2022 çıkışlı “A Hole in the Past”, Ronnin için kırılma noktası oldu diyebilir miyiz? Sanırım ondan sonra Pentegram sahnesinde ön gruptunuz. O dönemki üretim sürecinizde neler değişti? Bundan önce İstanbul’da konserleriniz oldu mu? Ne sıklıkta sahne alıyordunuz?
Ayberk: Benim bildiğim kadarıyla Ronnin olarak daha önce konser verilmemişti. Açıkçası “A Hole in the Past’in çıkışı albümle bir oldu diye anımsıyorum. Ondan sonra “Heretic God” geldi. İki-üç şarkı böyle arka arkaya yayınladık. Çıkış şarkısı olarak “A Hole in the Past” belirlemiştik.. Pek çok insan, biz konser verdiğimizde ya onu ya da Heretic God’ı dinlemeye geliyordu. Bizim için hem akılda kalıcı, hem şarkının ismi olarak hem riffler olarak, hem de prodüksiyonu çok kuvvetli bir şarkı. Hem progresiflliği yerinde, hem aranjesi, eklediğimiz ekstra öğelerle beraber bizim için gerçekten belirleyici bir şarkı oldu. Kitlemiz de sevdi. Bizim de sevidğimiz ve konserlerimizde son şarkı olarak çaldığımız bir şarkıdır.
Onur: Single çıktıktan sonra peşisıra albüm çıktı. İlk defa albüm çıkartmış olduk. A Hole in the Past, Heretic God, Murat İlkan ile yaptığımız Greed of Humanity gibi şarkı, albümde biraz daha öne çıktı. Özellikle Heretic God’ın altını çizmek isterim çünkü Soilwork gibi bir grubun vokali ile çalışma fırsatımız oldu. Bunların hepsiyle birlikte baktığımızda uzun süren durgunlukla beraber Ronnin’in birdenbire çok iyi işler yaptığını söyleyebilirim aslında. Bu noktada bir kırılım olduğu doğrudur.
“Repression” albümünüz, hem sound hem de konsept olarak güçlü bir çalışma olduğunu görüyoruz. Peki albümün omurgasını oluşturan duygular nelerdi? Burada dinleyiciye ne vermek istediniz ? Dinleyiciye ne geçmesini istediniz?
Ayberk: Albümü dinlediğiniz zaman öfke, hiddet, mevcut sisteme inanılmaz bir karşı duruş var. Bir de ufak bir konsept var açıkçası, normalde biz sekiz şarkıya klip çektik ama iki yada üç tanesini yayınlayabildik.
Onur: Araya giriyorum evet hepsine çektik, kliplerin bir hikayesi vardı hepsi bir hikaye anlatıyordu.
Ayberk: Evet doğru, üç tanesini yayınlayabildik. İlk klipten üçüncüye giderken izlediğiniz zaman aslında arka arkaya birbirini takip eden bir konsept var. İnsanın doğuşu, merakı, dünyayı keşfetmesi, keşfettikçe öğrenmesi, öğrendikçe bozulması, bozuldukça biraz gücü ele alması ve bu sürecin devamı şeklindeydi. Albümde biraz böyle işledik ama malum üzere Covid-19 sürecinin de büyük bir etkisi ile kalan beş klibi yayına veremedik.
Özde (KritikZine): Peki üstünden zaman geçmesine rağmen yayınlamayı düşünüyor musunuz?
Onur: Hiç sanmıyorum, bu klipleri tamamlamak yerine yeni klipler ve daha iyisini ortaya koymak tabi ki hedefimiz. Albümdeki duygularla ilgili bir ekleme yapmak istiyorum. Şarkıları yaparken hayatın bize verdiği etkilere karşı, bizim bir tepkimiz olarak ortaya koyduk. Hem bireysel anlamda öfkemiz, toplumsal veya kişisel olay örgülerine bir karşı duruş sergiliyor. Türkçe sözler olsa aslında bayağı protest şarkılar. Belki Türkçe olsa o kadar sert yazmazdık zaten :) (Gülüşmeler).
Türkiye’de İngilizce sözlü metal müzik yapan gruplar, genellikle iki ucu keskin bir bıçakla karşılaşıyor: Yurt dışında anlaşılırlık, içeride ise yabancılık. Siz bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz?
Onur: Türkiye’de İngilizce sözlü bir müzik yaptığınızda Türk dinleyici İngilizce bilse bile o Türkçe’yi duymak istiyor yani anadilini duymak istiyor açıkçası. Bunu şuradan da anlıyoruz mesela Türkçe rock şarkılarda mikslerde dahi vokal, dünyadaki diğer örneklerine göre çok daha önde. Bizim dinleyici sözleri çok net anlamak peşinde. Indie rock yapan Türkiye’deki Mor ve Ötesi’ne ve dünyadaki örneklerden Muse, Arctic Monkeys’e bakalım, vokal miksleri birçok şeyi anlatıyor. Metal müzik yaparken ingilizce söz yazmak, aslında bir risk. Bence çok ciddi şekilde bir kitle kaybına yol açıyor. İnsanların maalesef Türk metal gruplarına aman aman bir ilgisi yok birkaç grup dışında. Bir de ingilizce yaptığınızda dinlenmeniz daha da düşüyor. Biz bunu İngilizce yaparken yurtdışı odaklıydık ama şu an Türkçe devam ediyoruz. Çünkü günümüz ekonomisi zorlu. Vize almak kolay değil ve zorlaştırıcı faktörler var. Ekonomik ve siyasi konjektürümüz buna izin vermiyor. Yurt dışı turnesi için 20-30bin dolar para ayırmanız gerekiyor. Öyle bir ekonomi de ortada yok.

2022’de Pentagram öncesi sahne almak, Ronnin adına nasıl bir deneyimdi? O sahneye çıkmadan önce ve indikten sonra aklınızda kalan ilk şey neydi?
Ayberk: Aslında hepimiz yıllardır sahneye çıkıyoruz ama ben açıkçası bu kadar büyüğüne çıkmamıştım hiç. 4000 kişi vardı, açık hava, mükemmel bir manzara. Son şarkılarda artık akşam olmuş ve hava kararmıştı. Beşiktaş’ın o havasını anlatmak kelimelerle mümkün değil aslında. O atmosferde öyle bir konser vermek büyüleyici bir şey idi. Oradan çok ciddi bir kitleye ulaşmıştık ve her şeyden de öte, yıllardan beri dinlediğimiz Pentegram ile sahne alıyorsunuz Pentegram’dan üstatlar ile selamlaşıyorsunuz onlarla kulistesiniz ve bu muhteşem bir duyguydu. İnsanı başta heyecanlı hissettiriyor ama sahneye çıkınca herşey daha farklı. Benim adıma inanılmaz bir deneyim oldu.
Onur: Ben hepsine katılıyorum, yalnızca bir şey ekleyeceğim. Bize bu konserden bir hafta kala haber geldi. Başka bir şey organize edilmiş daha sonra olmamış sanırım. Ben ve Erce Murat İlkan ile çalıyoruz zaten. O sıra bize haber geldiğinde biz de provadaydık Murat abi’nin evinde. Haber geldi, denildi ki organizasyonda değişiklik var. Böylece Pentegram’ın ön grubu olduk. Bir hafta içerisinde konsere hazırlanıp çıktık.
Ayberk: 4000 kişiye bir haftada iki prova ile çıktık. Biraz fazla risk. Bir de 1-2 aydır konser de vermiyorduk sanırım.
Onur: Grupla beraber sadece ortak şarkı yapmak işin bir kısmı. Canlı performansta ise farklı. Grup olmanın amacı konser vermek baktığınızda. Konser verdikçe tecrübe edilen bir mesele bu.
2023 çıkışlı “Tyrant”in ardından, 2024’te ilk kez Türkçe şarkılar yayımladınız: “Güneş Hükmü” ve “Kül”. 🔥 Bu dil değişimi sizin için ne ifade ediyor? Türkçe yazmak sizi nasıl etkiledi?
Ayberk: Türkiye’de bu müziği yapıyorken ve ana kitlemiz de kendi halkımızken İngilizce şarkı yaptığınızda büyük bir bağ bence olmuyor. Söze gelince herkes “hadi ingilizce olsun” diyor ama bu işin ingilizce olmasının bence gereği yok. Bu tür metalin ingilizce olarak çok güzel örnekleri var zaten. Sen de o milyon tane örneğin içine bir tane daha yapmış olacaksın yani senin tek farkın Türk sıfatıyla yabancı bir şarkı yapmak olacak ne anlamı var ki? Biz de artık tabiki biraz özümüze dönüp ama metal müziği de yaşatıp insanların da bağ kurabileceği bir alan yaratmak istedik. Güneş Hükmü’nün solosundan da anlaşılacağı üzere biraz buralardan esintiler yapmak istedik. Ben Güneş Hükmü’nün güzel olduğunu düşünüyorum. Daha kimsenin dönüp te “neden Türkçe oldu ya?” diye sorduğunu görmedim. Ben de söylerken, daha hissederek söylüyorum. Kendi dilimizde olması bambaşka hiç özentilik yapıp ta ingilizce olacak demeye gerek yok.
Onur: Ben de benzer düşünüyorum. Türkçe şarkılar yaparken eski şarkılarımıza göre biraz daha genel metal dinleyicisine hitaben daha soft riffler koyduk. Ayberk’in de altını çizdiği gibi “bizden” esintiler koyduk. Bunda perdesiz gitar solosu olsun, Kül şarkısında yine gitar solosunda hafif nameli solo yaptık tabi bunun da ayarını çok iyi tutturmak zorundayız. Ayberk’in dediği çok doğru nokta, ingilizce bu tarz metal dünyada zaten var. 40-50 yıldır var. İngilizce yapmayalım demiyorum ama burada da Türkçe metali yaşatmak için birkaç grup dışında bunu yapan yok. Biz de Ronnin olarak bunu göstermek istiyoruz. Türkçe metal ile doğru müzik yapılırsa, kitleye de ulaşılırsa bunun devamının geleceğini düşünüyorum ve bunca yıllık tecrübemiz ve prodüksiyon bilgimizle bunu insanlara göstermek istiyoruz.
Özde (KritikZine): Güneş Hükmü ve Kül’den sonra o zaman Türkçe başka şarkılar da gelecek beklentisine girmeli miyiz? Bir albüm bekleyebilir miyiz?
Onur: Başka şarkılarımız gelecek. Aslında albüm yapmamız gerekiyor bizim bu yıl beklediğimiz albüm çıkarmamızdı. Ancak yeni şarkılar üzerine odaklanmamız kolay olmuyor çünkü hayat yoğunlukları hepimizin bildiği gibi. Bir grup toplantısı yaptık konuya ilişkin. Sonra dedik ki EP bazında ilerleyelim. Aksilik olmazsa bu yıl birkaç tane daha parça çıkartacağız. Sayı vermek doğru olmaz cepte bir sürü şarkımız var aslında. 2 hafta kafa yorsak 5-6 şarkımızı kaydederiz ancak içlerinden eleme yapmamız gerekiyor işte. Dinleyici hangisine daha iyi tepki verir mesela. Büyük ihtimalle bu yıl içerisinde EP’leri patlatırız gibi.
Ronnin’i İzmir’de dinleyebilecek miyiz? (Kritikzine yazarı Özde bu soruyu kendisi ve tüm İzmir’li metalseverler adına soruyor🤘🏽)
Ayberk: Bence dinleyebiliriz. Hatta bu sene içerisinde Hem İzmir’de hem Ankara’da hem İstanbul’da dinleyebiliriz gibi görünüyor.
Son olarak, bu röportajı okuyan genç müzisyenlere ve metal müzik takipçilerine Ronnin’den bir mesajınız var mı?
Ayberk: Dinlemeye, üretmeye, yerli gruplara destek vermeye devam etsinler. Bence eğer üreticiler ise, olabildiğince bu topraklara da birşeyler katmalarını ben isterim.
Onur: Yılmamak gerekiyor. Metal yapsak ne olacak gibi bakmamak lazım. Kabul edelim ki bu işler zor evet. Kayıt yapmak, miks yapmak, grubu bir arada tutmak gerçekten zor şeyler. Genç metal seven üretmek isteyen arkadaşların yılmadan üretmeleri gerekir. İyi mi kötü mü yapıyorum diyerek değil, isteyerek yapmaları gerek ama tabi yapıcı eleştrilere de kulak verilmesi gerekir. Türk rock gruplarında piyasada birbirleri ile el ele kol kola yükselme şansını yakalamalılar diye düşünüyorum.
Ayberk: Röportaj için teşekkür ederiz. Kritikzine’den çok güzel yeni grupları duyup öğrenebiliyoruz. Yeni gruplara yer verdiğiniz için teşekkür ederiz.
Onur: Metal magazin olayı, Kritikzine gibi sayfalar metal kitlesi için çok önemli. Ben Kritikzine’e ayrıca çok teşekkür ederim. Hep beraber çalışmaya devam .
📱IG: ronnin_offical
Spotify'da Güneş Hükmü'nü Dinleyin:
Comments