Çok yakından severek takip ettiğim, ülkemizde aklımıza gelebilecek her türlü büyük isimle çalışmış ve bu isimlerin en hit albümlerinde yer almış, şahane gitarcılığının ve prodüktörlüğün yanında harika bir baba olan, son dönemde de kendi özgün programı “The Producer” ve ardından "Can Şengün ile Sıkı Fıkı" ile keyifli, bilgilendirici içerikler ile Youtube'da da harika içerikler üretmeyi başaran Can Şengün ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Şimdiden keyifli okumalar 🙂
Merhaba! öncelikle tekrar röportajımızı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Çok yoğun ve tempolu çalıştığınızı ve bu tempolu hayatı sevdiğinizi sizi severek yakından takip eden biri olarak biliyorum. Öncelikle nasılsınız hayat nasıl gidiyor, bugünlerde neler yapıyorsunuz? nelerle uğraşıyorsunuz?
Yaşamakta olduğum günler, hayatım, ülkemizin genel refah seviyesi ve mutluluk miktarı ile doğru orantılı. Herkes için güzel yaşantılar temenni etsem de bu arzumun, günden güne imkansızlaştığını görmekteyim.
Tempolu hayatı çok seviyorum, doğru söylüyorsunuz. Tempolu derken; pek çok kişinin zorlanabileceği, belirli mahrumiyetler dolayısıyla ve alışkanlıklarına olan bağlılıklarından ötürü adaptasyonda zorluk çekebilecekleri bir tempodan bahsediyorum. Bana ve psikolojime bu yoğun tempo iyi geliyor. Herkese gelmediğini gördüm yıllar içersinde. Şikayetçi değilim…
Envai çeşit stüdyo prodüksiyonları ile ve hepsi aynı anda çalışmaktayım. Bu değişkenliği, farklılaşmayı gayet yaratıcı buluyorum. Değişiklik iyidir. Tarkan yeni albüm kayıtları, Kenan Doğulu albüm kayıtları, Beren Saat yeni albüm kayıdı, bir ton stüdyo kayıdı, reklam ve film müzikleri, yurt dışı ve özellikle Amerika için yaptığım prodüksiyonlar, bazı çok güvendiğim üretici firmalar için hazırladığım küçük tanıtımlar, videolar, YouTube için çekmeye başladığım yeni seri (sürpriz olsun size), Tarkan ile yeni başladığımız Türki Cumhuriyetler konser serisi…
Tanıdıklarıma iyi bir dost olabilme ve en önemlisi enfes bir baba olma gayretlerim derken gayet mutlu olduğum fakat oldukça yoğun ve sorumluluk gerektiren bir yaşantı kısaca.
Çok değerli isimlerin çok değerli albümlerinde ve çok önemli sahnelerde çaldınız, bu maceranın öncesinde ilk gitarla tanışmanız, müzik yapmaya karar vermeniz nasıl oldu? O dönemlerde bu noktaya gelmeyi hayal ediyor muydunuz?
Müziğin insanda nasıl bir “his” yarattığını daha kelimeleri konuşamadığım küçük bir yaşta anladım. Dolayısıyla müzik, benim kutsalım oldu. Ben herkesin böyle hissetiği düşüncesindeydim ki yanıldığımı öğrendim hayatta. Benim “güzellik veya ulu” diye ifade ettiğim “müziği”, kimileri din veya politika olarak görüyormuş üzülerek belirtmeliyim…
Neyse… Gitara gelene kadar bulabildiğim tüm aletlerden anlamlı veya anlamsız sesler çıkartmaya çalıştım. Resim yapmak gibi bu söylediğim. Sekiz-dokuz yaşlarında büyük bir şans ile gitar çalmaya başladım. Müzik ve enstrümancılık, (çalgıcılık) o kadar derin bir kuyu ki… Kaç yaşıma gelirsem geliyim, bunun bir öğrencisi olduğumu, gururla ifade edim sizlere.
Ben, bu kutsal saydığım his ile yaşamayı istedim. Tanınır olmak ve hatta, hobi yaparak üç kuruş kazanmak aklımın ucundan bile geçmedi asla. Halen devam eden müthiş bir saygı, farkındalık ve disiplin ile kucakladım müziği.
O zamanlarda sizi gitara başlatan en çok etkileyen idol aldığınız isimler gruplar hangileri oldu?
Gitar ve gitar müziğini özellikle çok sevdim. Bunun belki en önem sebeplerinden biri, gürültülü bir alet olması gitarın. Yapı olarak ben de oldukça gürültücü bir adamım.
70’li yılların funk, disko ve tabii ki rock müziği grupları, yazdıkları şarkılar, beni hemen gitar çalmaya yönlendirdi.
Bu müzikler kadar, müziği dinleyen kitlenin yüzlerinde ve vücut lisanlarda gördüğüm hayranlık (fan olma durumu) ve yazılanlara olan inançları da bu kararımda etkili oldu. İşin içine girdikçe, bestenin, prodüktörün, melodinin gücünü daha da iyi anlamaya başladım.
Gitarın dışında müzik tarihine ve müzik bilgisine de hakim birisin, müzisyenliğin yanında, bu işin prodüksiyon kısmını, işin arka plandaki detaylarını da Youtube'da "The Producer" programı ile hem eğlendirerek hem öğreterek birçok kitleye özellikle genç kitleye önemli kazanımlar kattığınızı düşünüyorum. Ardından gelen "Can Şengün ile Sıkı Fıkı" serisi de çok önemli isimlerle çok keyifli içerikler ürettiniz. Bu programların başlama ve fikrin çıkış hikayesi nasıl oldu?
Teşekkür ederim size. Bütün bu programlarım, röportajlarımın ve başta belirttiğim yeni içeriğimin alt metni hep aynı:
- görme ve çalışma imkanı bulduğum stüdyolar, alet edevat, çalışma ortamları…
çalışma ve tanışma imkanı bulduğum hocalar ve fevkalade yetenekli insanların bana öğrettikleri…
büyük şans eseri ve küçük yaştan itibaren dünyayı gezmek suretiyle gördüklerimi…
bizler kadar şanslı olmayan fakat ilgi duyan jenerasyondaki kişiler ile paylaşma isteği kısaca.
Pek çok kişi, bu yeni neslin ne denli şanslı olduğunu vurguluyor. Teknolojik olarak, imkan olarak ne kadar çok avantaja sahip olduklarını belirtiyorlar. Ama gerçekte acaba kaç tanesi akustik panelleri önceden hesaplanmış, ölçülmüş, ruhu olan, kendisinden evvel olağanüstü müzisyenlerin ellerinin değdiği, nefeslerinin geçtiği o klasik alet edevatı barındıran bir stüdyoda, fevkalade bilgili, saygın bir prodüktör ile çalışma imkanı buldular? Bu benim kutsalım oldu. Başkaları da belki böyle düşünüyor olabilir diye yola çıktım.
İlgilenenler için, birazcık olsun bunları anlatmaya gayret ettim.
Öğrendiğimiz her şeyi, kendi ilahlarımızın bizler ile paylaştığı bir çok yaşanmışlığı, hepimiz, yeni nesiller ile de paylaşmalıyız. Ancak bu vesile ve inanç içersinde gerçek anlamda yetişenlere, gençlere faydalı olabileceğimize inanıyorum. İyi insan olmanın kitabında bunlar yazıyor zaten.
Programların devam edip etmeyeceğini birçok takipçimiz özellikle sormamızı istedi çünkü gerçekten bizlerin izlerken keyif aldıklarını ve müthiş bilgilendiğini düşünüyorum. Yakında yeni bir bölüm görecek miyiz yoksa Youtube'da bambaşka yeni bir projede sizi tekrar görecek miyiz?
Bana da her hafta onlarca benzer soru gelmekte. İnsanlar nezdinde bir faydamın olabildiği düşüncesi beni mutlu ediyor ama şımartmıyor asla. Yaptığım bu programlara yenilerini eklemek için durmadan çalışıyor, notlar alıp daha da geliştiriyorum.
Ülkemizin, vatanımızın içinde bulunduğu ve günden güne daha da ekonomik olarak fakirleşme cezasına çarptırılmış insanlara gidip, yatırım yapmalarını, destek olmalarını sağlayabilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Bunun sonucunda da, denetimli medya kurumları veya YouTube’da var olan son derece yapmacık, kalitesiz, alt yapısız içerikler, genç yaşlı ayırt etmeksizin insanların beyinlerini sarmalıyor ne yazık ki.
Yeni içeriklerim olacak elbette. Fakat bu dönem, dünden daha zor. Yarınlar da bugünden daha sıkıntılı olacak sanki…
Günümüzde gitara heves eden müzik yapmak isteyen grup kurmak isteyen gençlere neler önerirsiniz?
Bir enstrüman çalmaya başladığımızda, büyük resime bakmayı, onu görebilmeyi ihmal ediyor pek çoğumuz. Müzik, uzun/yüksek atlama işi değil. Kendi kalbi, kendi ifadesi olan, kendisi gibi müzik yapabilen kişiler ama bizim ülkemizde ama dünyada her zaman dört adım önde olacaklar. “Bilmem kim gibi” müzik yapabilmek aslında bir iltifat değil kısaca. Günün sonunda bir tek gitar, doğru sözler, ve harika melodi ile şarkı yapanların şanslarının daha çok olduğunu düşünüyorum. Bana öyle şarkılar geliyor ki… “Over Produced” diyebileceğim, içinde nefes, boşluk barındırmayan her enstrümanın ve melodinin denendiği…
Sadelikten yola çıkabilmeye öğreniyoruz zamanla hepimiz. Hepimiz!
İzleme fırsatı bulduğun en heyecan verici konser hangisiydi?
Çok şanslıyım. O kadar çok konser seyretme imkanım oldu ki.
Kiss, Blondie, Def Leppard, Massive Attack, Ennio Morricone, Extreme, John MacLaughlin, Al di Meola, Rammstein, Gloria Gaynor, Sting… Liste oldukça uzun!
Çocuklarımın geleceğinden çalmamak şartı ile konserlere, müziğe, makul bazı ücretler ödemeyi normal buluyorum.
Dünyadan hayranı olduğun tek bir grupla sahneye çıkacak olsan bu hangi grup olurdu?
Zor soru geldi. Prince ile sahneye çıkabilmeyi ve ondan kilolarca bilgi öğrenebilmeyi çok isterdim. Maalesef O’da zamansız yitirdiğimiz dahilerden…
Yavaştan röportajın sonlarına doğru gelirken, gelecek günlerde Can Şengün'ü neler bekliyor? Bazı yeni planlarınız projeleriniz var mı?
Yeni planlar, projeler, içerikler hep var. Çok fazla kitap okuyorum bütün bu yoğun trafiğime rağmen. İnsanların yaş alsalar da, beyinlerini, vücütlarını daha da disipline etmek, yenilikler öğrenmek ve genç nesiller ile paylaşmak için yaşadıklarına inanıyorum. Yapmak istediklerim çok fazla. Öğrenmek istediğim, müzik ile alakalı, alakasız tonlarca konu var, teknikler var. Dilerim listeyi birazcık azaltabilmiş şekilde veda ederim dünyaya.
Son olarak, bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Kritikzine dergi okurlarına neler söylemek istersiniz?
Şahane okurlarınıza merhaba. Yapabilecekleri bir çok şey varken, vakit ayırıp da bu röportajı okudukları için teşekkürler ederim. Depresyona girmeden, ümitsizliğe kapılmamaya çalışarak, kendileri için gayet manalı güzel yaşantıları olsun.
Röportaj: Alp Doğancan
Comments