Should I Stay or Should I Go bir sevgiliye değil de mekan bağlamında bir şehire yazılsaydı bu kesinlikle Ankara olmazdı ama Joe Strummer'ın doğumuna ev sahipliği yapmış bu şehri The Clash'i anlatırken anmamak olmazdı diye düşünüyorum.
The Clash Punk dünyasının asi manifesto olarak okunabilir. 1976 Londra’sında, üç genç, bir bodrum katında dünya düzenine meydan okuyan şarkılar yazıyordu. Onlar The Clash’ti ve sadece bir grup değildiler; bir manifestoydular. Çalkantalı bir dönem olan yetmişlerin sonu Clashı dönemin punk öncüleri grupları olarak adlandırılan Ramones ve Sex Pistols'tan daha farklı sözler üretmeye itti. Grubun sitesinde yer verdikleri gibi sadece punk değil aynı zamanda militanca reggae müziğini, ardından dub, funk, caz ve hip hop'u müziklerine entegre ederek, modern DJ'ler ve dans müzisyenleri tarafından en çok saygı duyulan ve örnek alınan gruplardan biri haline geldiler.
The Clash için sadece Joe Strummer'in Dylan-esque* tarzı politik şarkı sözlerinden bahsedemeyiz. Keskin dilli bu şarkılar Mick Jones'ın gitarıyla birleşince daha derin bir yere sahip oluyor. En azından sitedeki biyografideki o bahsettikleri all-star şarkılarında Jones'ın parmaklarının marifeti var. Paul Simonon'nın bas gitarı ile eşlik ettiği grup Topper Headon, Terry Chimes ve Keith Levene'nin baterisiyle punk dünyasına asla unutulmayacak şarkılar kazandırdı.
Diğer punk gruplarının aksine sadece gençlik teması üzerinden değil aynı zamanda politik olaylar üzerinden giden bu grubun patlaması da London Calling ve Rock the Casbah ile oldu. Benim favorim Rock the Casbah da olsa bazen Lost in Supermarket dinleyerek kendimi ritime kaptırmıyor değilim. Ben yine de yazımı ben ve AI Spotify'ın listelediği üzere en çok ikinci dinlenen The Clash şarkısı Rock the Casbah'ı anlatarak bitireceğim.
Rock the Casbah, The Clash'ın serseri İngiliz Erkeği çizgisinden çıkıp karikatürize edilmiş hatta belki de oryantalist söyleme sahip bir hiti aslında. Bu şarkının varlığı grubun dağılmasına neden oldu diyen olduğu gibi Irak'ta patlatılan bir bombada Rock the Casbah yazılması Strummer'i ağlattı diyen de var. Burada oturup Strummer'in ayrılıkçı biri olduğunu söyleyecek değilim ama Rock the Casbah, bir başyapıt mı, bir ihanet mi sorusu The Clash hayranlarının zihninde hâlâ yankılanıyor. ancak bir gerçek var ki: Bu şarkı, hem bir müzik devrimini hem de bir grup trajedisini içinde barındırıyor çünkü şarkının doğuşu, bir stüdyo krizinin sonucu olarak şekillendi. Grubun davulcusu Topper Headon, şarkının temel piyano riff'ini ve ritmini tek başına yarattığında, bu aslında bir punk grubunun sınırlarının ne kadar ötesine geçebileceğini gösteren cesur bir adımdı. Headon'nın yazdığı sözleri fazla cinsel gerilimli aşk şarkısı olarak gören Strummer, şarkının yeni sözlerini hızlıca yazmış ve ilk etapta şarkının bir "dans yasağına karşı protesto" olduğunu söylemişti. Şarkının çıktığı zamanın İran İslam Devriminin meyvelerinin verildiği zamanlar olarak söylersek yanlış olmaz.
"Rock the Casbah", The Clash’in ana akım dinleyiciyle buluştuğu andı. MTV’de sürekli dönüyor, radyolarda durmaksızın çalıyordu fakat bu başarı, grubun çatırdamakta olan dinamiklerini daha da zorluyordu. Ticari başarı ve punk'ın "karşı kültür" ruhu arasındaki denge, The Clash için hep ince bir ipti ve bu kez ip kopmaya yaklaşmıştı. Mick Jones, grubun müzikal vizyonunun ticari kaygılar tarafından tehdit edildiğini düşünüyordu. Joe Strummer ise müziğin politik mesajının giderek zayıfladığını ve grubun özünden uzaklaştığını hissediyordu. "Rock the Casbah", her ne kadar güçlü bir parça olsa da, The Clash’in birlikteliğine bir darbe indirmişti. Grup üyeleri arasındaki gerginlik, bu şarkıyla zirveye ulaşmıştı.
Strummer için "Rock the Casbah", neşeli bir dans ritminden çok daha fazlasıydı. O, otoriter baskıya karşı bir başkaldırıydı ancak müziğin politik bağlamı, bazen dinleyicinin algısında bambaşka bir yere sürüklenebiliyordu ki o zamanlar için Doğu,Batı için hala egzotik bir meyveydi. Strummer, bu egzotizmi eleştirirken şarkısının bir gün bir savaş uçağının gövdesinde kullanılacağını hayal bile etmemişti.
Yine de ben The Clash'i Rock the Casbah ile gelen bir yıkım grubu olarak değil Lost in Supermarket şarkısındaki serseri çocuklar doğu mefhumu ile tanışıyor olarak görmek istiyorum. Yazının Ankara ile alakası yok bu arada sadece Ankara hala senden nefret ediyorum ama 1952'de ev sahipliği yaptığın Strummer'in doğumu için sana müteşekkerim. Her ne kadar Mick Jones'ın sanatı ile buluşunca anlam kazansa da sözlerin Strummer'siz bir The Clash düşünülemez.
Strummer'ın ölümünden sonra yapılan Stop the War konserinden Rachid Taha ve Mick Jones Strummer'ın Rock the Casbah üzerindeki acılarını belki de bir nebze olsun dindirmiş olması dileğiyle.
*Dylan-esque: şarkı sözleri veya anlatım tarzı açısından Bob Dylan'a özgü şiirsel, politik ve hikaye anlatıcı bir üslubu tanımlamak için kullanılır. Genellikle derin metaforlar, toplumsal eleştiriler, melankolik tonlar ve sade müzikal düzenlemeler içerir.
Comments