top of page
  • defne ergenoglu

The Brains: Grup İncelemesi

Güncelleme tarihi: 16 Eki 2021



The Brains, şimdiye kadar dinlediğim gruplar arasında en kurallara uymayan, kafasına göre takılan, orijinal grup. Onlar için genre’ları birbirinden ayıran kurallar geçerli değil, ve onları ilginç kılan şey de aslında bu.

8 albümleri ve bir EP’leri olan bu grubun şarkılarına genel olarak bateri ve gitar yön veriyor. Grubun ilk kadrosu vokal ve gitarda Rene de la Muerte (Rene Garcia), bass’ta Johnny Montreal ve bateride Frank O’Brains (François Demers) şeklinde. Yıllar içinde bu kadronun çok değiştiğini görüyoruz, 2010’dan sonra Johnny Montreal’in gruptan ayrılmasıyla Colin the Dead (Colin Irvine) bass’a geçti. Ayrıca aynı sene yeni bir baterist (Pat Kadaver) aldılar, bu sırada Frank O’Brains de ikinci gitara alındı.

Kurallara bağlı değiller derken aslında şundan bahsediyorum; şarkılarına kendilerine özgü şeyler katıyorlar. Bazı şarkılarına günlük diyaloglar ve sesler ekliyorlar. Mesela 2011’de çıkmış olan şarkıları “Horsemen”i dinlerken yağmur seslerini duyabilirsiniz. Bu da şarkıyı diğerlerinden daha akılda kalıcı kılıyor.

Akılda kalan şarkılardan bahsederken “Pourquoi me laisser”den bahsetmesem gruba haksızlık etmiş olurum. Yine 2011’de çıkmış olan bu şarkıları, belki de “Drunk not Dead” albümünün en eğlenceli şarkısı. Amerikalı grubun Fransızca olan bu şarkısı, rock’ın ölümsüz ve her dile uyarlanabileceğinin en büyük göstergesi.

Biraz da farklı albümlere bakalım;

2013 çıkışlı “The Monster Within”, size the Brains’i neden daha önce keşfetmediğinizi sorgulatıyor. Gerek sözleri, gerek melodisiyle şarkıları gerçekten de içinizdeki canavarı harekete geçiriyor.

2014 çıkışlı “The Cover Up” EP’leri farklı grup ve sanatçıların şarkılarına kendi mühürlerini bastıkları, kulaklarınızda adeta bir nostaljik patlama yaratan 4 şarkıdan oluşuyor: The Cure’dan Lovesong, Depeche Mode’dan Personal Jesus, Soft Cell’den Tainted Love, ve Billy Idol’dan Rebel Yell.

2015 çıkışlı “Out in the Dark” albümüyse her şeye ve herkese meydan okuyor. Albümdeki her şarkı akıl almaz bir ritme sahip (bu noktada yeni baterist Philippe “The Beast” Pinard’a teşekkür ediyoruz). Albümle aynı isme sahip “Out in the Dark” şarkısı tam bir şaheser. Hüznün hızlı bir ritimle harmanlandığı bu şarkı, depresyondan çıkmak için birebir.

Bu kadar bateristi övdük, biraz da vokale geçelim. İnsanın tüylerini ürperten, kelimenin tam anlamıyla muhteşem bir sese sahip olan Rene de la Muerte, her şarkıda büyülemeyi başarıyor.

5 senelik bir aradan sonra son albümleri Satana Tarantula’yla özlemimize son verdiler. Çıkardıkları tüm albümlere kıyasla daha yavaş bir ritme ve yumuşak bir melodiye sahip bu albümde Patricia Day ve Danny B. Harvey’nin katkılarını görüyoruz, “Fire” ve “Hellhounds” şarkılarına kendilerinden bir şeyler katarak ortaya harika parçalar koydukları tartışılmaz bir gerçek.

The Brains’in en güzel şarkılarını dinlemek için tıklayın:

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page