top of page

Holy Diver'dan Ölümsüzlüğe: Ronnie James Dio

  • Yazarın fotoğrafı: Ceren Ordu
    Ceren Ordu
  • 19 saat önce
  • 6 dakikada okunur
ree
Müzik basınının krallar, kraliçeler, melekler, iblisler, zindanlar ve ejderhalarla dolu anlatılara olan takıntım yüzünden beni eleştirmesiyle nam saldım. Oysa bana göre bu dünya, sahnede icra etmeyi sevdiğim epik ölçekli rock müziğin birebir karşılığıydı. Sesime yakışıyor, hayal gücümle örtüşüyordu.

- Ronnie James Dio


Sesiyle metal tarihine kazınmış, sahnede kurduğu dünyayla heavy metal’i baştan şekillendirmiş Ronnie James Dio’ya bugün bir saygı duruşunda bulunuyor ve hem herkesin bildiği mirasına hem de pek konuşulmayan ayrıntılarına yakından bakıyoruz.


Dio İsmi Nereden Geliyor?


ree

Olay aslında 1960’larda kopuyor. Asıl adı Ronald James Padavona olan Dio, kendine sahnede fark yaratacak yeni bir kimlik ararken gözünü dönemin namlı İtalyan mafya babası Johnny Dio’ya (Giovanni Ignazio Dioguardi) dikiyor ve "Dio" soyadını alıyor. Belki o an farkında değildi ama seçtiği isim (İtalyancada "Tanrı" anlamına geliyor), aslında Dio'nun geleceğinin ta kendisiydi. Başta sadece gangster referansı olarak görünen bu lakap, zamanla Dio’nun üzerinde öyle oturdu ki yeraltı dünyasının asıl sahibini unutturup Dio’yu metalin ölümsüz Tanrısı haline getirdi.


Deri Yelekten Önce Takım Elbise


Herkes onu metalin babası olarak tanısa da Dio’nun müzik kökleri 1950’lerin "doo-wop" tarzına dayanıyor. Deri yeleği ve zincirleri bir kenara bırakın, "Ronnie and the Prophets döneminde Dio, jöleli saçları ve jilet gibi takım elbisesiyle tam bir salon beyefendisi. Aşağıdaki şarkıyı dinlerseniz karşınızda metalin ikonlarından biri değil kadife sesli romantik bir adam bulacaksınız. Ancak kariyerinin ilerleyen yıllarında en sert metal parçalarında bile vokalindeki o kusursuz kontrol tam olarak bu dönemin bir mirasıdır diyebiliriz.



Şeytandan Değil Büyükanneden


ree

Metal müziğin imzası olan "Devil Horn"u🤘 Dio'nun meşhur ettiği biliniyor ama olayın şeytanla falan alakası yok. Metal: A Headbanger's Journey (2005) anlattığı üzere Dio'nun anneannesi İtalyanmış, sokakta kem gözlerden, nazardan korunmak için bu işareti (Malocchio) yaparmış. Dio da Black Sabbath’a girince Ozzy’nin barış işaretiyle karışmasın diye tekrara düşmek istememiş ve büyükannesinden öğrendiği bu hareketi sahneye taşımış. Tabii bu hamle, o dönem için büyük bir kumar sayılır. Zira Ozzy’nin kemikleşmiş hayran kitlesi Dio'yu benimsemek yerine yuhalayarak protesto edebilirdi. Ölümünden sonra yayınlanan otobiyografisi Rainbow in the Dark’ta (2021) ise Dio, o kritik eşiği ve yaşadığı rahatlamayı şöyle anlatıyor:

Neyse ki, ben boynuz işaretini yapmaya başlar başlamaz hayranlar da karşılık verdi. Başta sadece birkaç düzine el havaya kalktı, ama haber kulaktan kulağa yayıldıkça ve konser incelemelerinde bahsedildikçe bu sayı her gece arttı. İşte o an, o sahnede Black Sabbath ile birlikte olmayı gerçekten hak ettiğimi ve oraya ait olduğumu hissetmeye başladım.

Blackmore ile Dio Ortaklığı


Pek çoğumuz Ritchie Blackmore’un Deep Purple’dan sıkılıp Rainbow’u kurduğunu düşünsek de, Jerry Bloom’un Ritchie Blackmore: Black Knight (2022) biyografisinde ayrıntılandırıldığı üzere bu efsanevi grubun doğuşu aslında görece basit bir müzikal inatlaşmaya dayanıyor. Blackmore, Deep Purple’ın o dönem yöneldiği funk ve soul etkilerinden nefret ediyor, bu tarzı küçümseyerek "shoeshine music" olarak adlandırıyordu. Bu yüzden 1974 yılında Blackmore, Deep Purple ile Quatermass’ın “Black Sheep of the Family” şarkısını Stormbringer (1974) albümüne dahil etmek istiyor ancak grup, başkalarının şarkılarını cover’lamanın kendi müzikal yönelimlerine uymadığını söyleyerek bu fikri reddediyor. Bunun üzerine Blackmore, şarkıyı solo bir single olarak kaydetmeye karar veriyor. O dönem Deep Purple’ın yan grubu olarak bilinen Elf’in solisti Ronnie James Dio’yu, başlangıçta yalnızca bu parça için stüdyoya davet ediyor. Ancak Dio’nun vokali ve ikili arasındaki güçlü müzikal uyum, Blackmore’u derinden etkiliyor. Bu işbirliği, Blackmore’un Deep Purple’dan kopma sürecini hızlandırıyor ve kısa süre içinde Dio’yla (Elf’in diğer üyelerini de kapsayan) Rainbow projesinin temelleri atılıyor.



Albüm Kapaklarındaki O Yaratığın Bir Adı Var: Murray!


ree

Dio albümlerinin, özellikle Holy Diver (1983) ve The Last in Line’ın (1984) kapaklarında gördüğümüz o korkutucu ve zincirli iblisi hatırlarsınız. Hani şu rahibi boğulmaya terk eden meşhur figür. Çoğu kişi onu rastgele çizilmiş bir canavar zanneder ama işin aslı başka. Bu yaratığın bir adı var, o da Murray (ya da tam adıyla Murralsee). Hatta bu ismi biz uydurmuyoruz. 1987 "Dream Evil" turnesi kitapçığı için dönemin ünlü müzik yayıncısı ve fantastik kurgu tutkunu olan Heidi Ellen Robinson tarafından bizzat kaleme alınmış bir efsane. Robinson'ın yazdığı hikayeye göre Murray, "Malkavian" adı verilen ve Dünya'nın henüz şekillenmediği, devlerin hüküm sürdüğü kadim çağlardan kalma bir ırkın son üyesi. Babasının gazabından kaçarken Feneralia Mağarası'na sığınan Murray, annesinin içirdiği sihirli bir iksirle tam bir trilyon yıl uyur. Ancak mağaranın o karanlık ve rutubetli ortamı onu mutasyona uğratır. Uyandığında artık o eski heybetli dev gitmiş, yerine kan kırmızısı gözleri olan, korkunç bir figür gelmiştir. Yeryüzüne çıktığında tüm insanlar ondan çığlık çığlığa kaçarken, bir tek kişi kaçmaz: Ronnie James Dio. Ormanda karşılaştıklarında Dio onun o korkunç görüntüsüne aldırmaz, oturup konuşur. Hatta "Murralsee" ismini tam anlayamadığı için ona "Murray" der ve dost olurlar. Yani Iron Maiden’ın Eddie’si varsa, Dio’nun da trilyon yıllık bir geçmişe sahip Murray’si var.


Holy Diver Başka Bir Evrenin Mesih'i


Gotik atmosferi ve klibindeki pelerinli figürleriyle "Holy Diver," yıllarca karanlık güçlere yazılmış bir methiye sanıldı. Ancak Dio, 2004'te Sam Dunn ile yaptığı bir röportajda bu yanlış algıyı yıkarak şarkının dini bir alegoriye dayandığını söylüyor. Dio'nun ifadesine göre hikaye, Dünya'da değil, uzak bir gezegende, halkının günahları için kendini feda etmeye, bilinmeze "dalmaya" hazırlanan bir Mesih figürünü anlatıyor:

Şarkı aslında bir İsa (Christ) figürü hakkında. Ama Dünya'da değil, başka bir yerde, uzak bir gezegende. Tıpkı bizde olduğu gibi halkın günahları için kendini feda eden, ölmeye hazırlanan bir figür bu.

Şarkının en meşhur dizelerinden olan "Ride the tiger / You can see his stripes but you know he's clean" kısmı ise sandığımız gibi fantastik bir canavarı değil görünüş ile öz arasındaki farkı ve halkın bencilliğini simgeliyor. Dio, işte tam bu noktada halkın niyetini şöyle açıklıyor:

İnsanlar ona kaplanlar gibi korkutucu imalarla "Hayır gitme" diyorlardı. Ama bunu onu sevdikleri için değil, tamamen bencilliklerinden yapıyorlardı. "Aşağıya gitme, kimseyi kurtarma, burada kal çünkü sen bizimsin" diyorlardı. Şarkı, insanlığın ne kadar bencil olabileceğini göstermek içindi.

Yani "Holy Diver," bir halkın, kendi kurtarıcılarını bile sırf kendi çıkarları için feda etmemesini (veya bırakmamasını) anlatan hüzünlü bir "kurban" hikayesi :/



Dio'lu Black Sabbath


1979 yılına gelindiğinde Black Sabbath için işler eskisi gibi yürümüyordu. Ozzy uyuşturucu ve alkolün dibine vurmuş, stüdyonun yolunu unutmuştu. Tony Iommi’nin sabrı taşınca da Ozzy kapı dışarı edilmişti. Ozzy’nin gidişi Black Sabbath’ın geleceğini belirsizliğe sürüklemişti doğal olarak. Kimse Ozzy gibi bir ikondan sonra o mikrofona geçecek kişinin dikiş tutturabileceğine inanmıyordu. Tam bu belirsizliğin arasında Ronnie James Dio kadroya dahil oldu. Fakat Dio, bu enkazın tam ortasına adım attığında yapacağı en akıllıca şeyi yaptı. Ozzy’nin boşluğunu doldurmaya çalışmak yerine o boşluğu kendi varlığıyla sildi adeta. 1980'de Heaven and Hell yayınlandığında ise dünya bambaşka bir Sabbath ile tanıştı. Artık grup daha melodik bir çizgide ilerliyordu. 1981 tarihli Mob Rules ve 1983’teki Live Evil ile de Dio, o koltukta bir emanetçi olmadığını herkese kanıtladı.



Hear 'n Aid Projesi


1985 yılında pop dünyası "We Are the World" ile Afrika için bir araya gelirken metal camiası da köşede oturup izlemedi tabii. Bu işin bayraktarlığını yapan isim yine Ronnie James Dio oldu. Ama "Hear 'n Aid" projesi popçularınkine benzemez. Çünkü Dio'nun stüdyoya soktuğu isimler, egoları kapıdan geçmeyen tiplerdi. Rob Halford (Judas Priest) bir köşede, Yngwie Malmsteen "daha hızlı çalacağım" diye diğer köşede. İşte bu rock tımarhanesini yönetip "Stars" kaydını bitirebilecek tek bir baba figürü vardı, o da Dio'ydu. O gün o stüdyodan sağ çıkıp o şarkıyı tamamlamaları başlı başına bir Dio mucizesidir zaten.



Tek Kötü Alışkanlığı Bira ve Köri



Ozzy Osbourne veya Tony Iommi gibi efsaneler 1970'lerde uyuşturucunun pençesinde savrulurken, Dio bu konuda inanılmaz bir disipline sahipmiş. Ha, Dio'nun hiç mi kötü huyu yokmuş? Rainbow in the Dark’ta (2021) da ifade ettiği üzere Dio'nun tek "kötü" alışkanlığı bira (English ale) ve vazgeçemediği baharatlı Hint yemekleriymiş (özellikle de köri soslu yemekler). Kendisi şöyle diyor:

Otuzlu yaşlarımın başındaydım. Beni en delidolu hallerimle tanıyanların söyleyebileceği gibi pek durulmuş sayılmazdım aslında. Ama uyuşturucularla hiç işim olmadı. Arada bir ot içerdim, hepsi bu. Benim asıl olayım, o sert İngiliz biralarıydı.

Peki bu baharatlı aşkın mimarı kim dersiniz? Bir başka efsane, Glenn Hughes. Dio’yu Hint mutfağıyla ilk o tanıştırmış. Eşi Wendy Dio o günleri gülerek şöyle anlatıyor:

Glenn, Dio'ya Hint yemeklerini ilk tattırdığında, Dio sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi köri tabağına gömüldü ve bir daha da bırakamadı.

Son Baş Yapıtı "Bible Black"


Dio'nun kariyerinin sonbaharında, 2006-2010 yılları arasında gerçekleşen Heaven & Hell projesi, metal dünyası için adeta bir rüya takımıydı. Kadro, efsanevi Black Sabbath ekibinin ta kendisiydi. Gitarda Tony Iommi, basgitarın efendisi Geezer Butler, davulda Vinny Appice ve vokalde Dio. Ancak grup, Ozzy dönemine ve geçmişe duydukları saygıdan ötürü "Black Sabbath" ismini kullanmak yerine, Dio ile kaydettikleri ilk ve en ikonik albümün adını, yani "Heaven & Hell"i seçtiler. Bu efsanevi grubun tek stüdyo albümü The Devil You Know'da (2009) yer alan "Bible Black," Dio'nun hikaye anlatıcılığında ulaştığı son zirve sayılabilir. Şarkı lanetli bir kitabın hikayesi gibi görünse de aslında bağımlılığın karanlık bir metaforu:



Dio, 16 Mayıs 2010'da aramızdan ayrıldığında geriye sadece şarkılarını değil, "Catch the Rainbow’da" fısıldadığı o kırılgan umudu da bıraktı bize:

We believed / We'd catch the rainbow /Ride the wind / To the sun / And sail away / On ships of wonder / But life's / Not a wheel / With chains / Made of steel

Yani hayatın çelikten zincirleri yok, evet. Dio da bu kaçınılmaz gerçeğe teslim oldu ama geriye zamanın asla eskitemeyeceği bir ses ve sonsuza dek havada kalacak o selamını bıraktı.

Yorumlar


Rock ve Metal Haberleri İçin Abone Olun!

RÖPORTAJLAR

LİSTELER

YENİ ÇIKANLAR

  • White Facebook Icon
  • Instagram - Beyaz Çember

Kritikzine 2024 by Kritik Records © Tüm Hakları Saklıdır

ALBÜM KRİTİKLERİ

HAKKIMIZDA

Rock metal haberleri, röportajları, albüm incelemeleri içeren güncel müzik portalı

bottom of page